6 ŞUBAT 2023 KAHRAMANMARAŞ ZELZELELERİ ve YIKTIĞI TARİHİ MİRAS

 

Bir gece sıcacık yataklarımızda ve en derin uykularımızda dehşetli bir sarsıntı ile uyandık. Tarihler 6 Şubat 2023 gününün 04.17’sini gösteriyordu. Hicri Takvimle 15 Recep 1444 günüydü. Mübarek üç ayların başlarıydı...

 

Zamanın ve saniyelerin kendi boyutu içerisinde uzatıldığı ve yüreklerin ağza geldiği bir andı. Hiç bitmeyecek gibi uzadıkça uzayan o dehşetli sarsıntı kıyametin küçük bir misâlinden başka bir şey değildi. Eğer kıyametin yavrusu varsa bizatihi kendisiydi. Osmanlı döneminde İstanbul’da meydana gelen büyük ve yıkıcı zelzelelere “kıyamet-i suğra” (küçük kıyamet) denirdi. İşte bu yaşadığımız da Kahramanmaraş Kıyamet-i Suğrası idi.

 

Şimdi o anın hayali bile halet-i ruhiyemizi dehşete düşürmeye yetiyor. Şiddetli zelzelenin dehşeti içerisinde evimizin bir odasında ailelerimizle toplanıp bir yandan kelime-i tevhid getirirken, bir yandan da sarsıntıların korkunç sesi arasında yıkılmakta olan bir şehrin çocukları olarak çaresizlik içinde ilahi hükme teslim olmuştuk.

 

Bebekliğimizde annelerimizin beşiklerimizi salladığı sevgili Kahramanmaraş’ımız gün geldi kendisi bir beşik oldu. Kimimizi salladı, salladı, salladı, korkuttu. Kimimizi de ecel beşiğinde salladıktan sonra bağrına alarak inşallah manevi şehid hükmüyle ebedi âleme yolcu eyledi.

 

Mülkün sahibi olan yüce Allah bizlere can ve mallarımızın birer emanet olduğunu ve dilediği anda ve dilediği şekilde emanetini teslim alacağını ilme’l-yâkîn, ayne’l-yâkîn ve hakka’l-yâkîn bir şekilde öğretti.  

 

Bakara suresinin 155. ayet-i kerimesinde belirtildiği üzere korku, canlardan ve mallardan eksiltme ile imtihandan geçirildik ve geçirilmeye devam ediyoruz. Ayet-i kerime bu süreçte bir sabır imtihanından geçirildiğimizi açıkça beyan etmekte ve sabredenleri müjdelemektedir. İnşallah vefat edenlerimizin elemli hâlleri ahiret saadetlerinin bir vesilesi olurken, biz hayatta kalanlara da yaşadıklarımız hem dünya hem de ahirete yönelik nice hikmetli neticelere vesile olur.

 

Sürekli devam eden sarsıntılar içinde belki de hayatımda ilk kez uyanık olduğum hâlde sabah namazını kazaya bıraktım. Kar ve şiddetli soğuk altında ne abdest almaya ne de namaz kılmaya bir çare bulabildim. Öğle namazını yakınımızdaki caminin saçağından akmakta olan kar suyuyla aldığım abdestle kıldığımda abdest alabilecek temiz suyun ne kadar büyük bir nimet olduğunu belki de ilk kez bu kadar iyi idrâk edebildim. Ya Rab! Her hâlimiz için sana sonsuz şükürler olsun. Bize merhamet et ve bizi bağışla. Üzerimizdeki nimetlerini saymaktan aciziz.

 

Bu zelzele ile Maraş’ın tarihi mirasının kısm-ı küllisi yıkıldı. Şehir Fransız Harbi'nden beri ilk kez bu kadar büyük bir yıkım gördü. Belki de bu yıkım şehrin asırlardır gördüğü en büyük yıkım oldu. 1114 depremi Maraş’ı yerle yeksan eden ve tüm şehrin daha yukarılara doğru çekilmesine sebep olan bir yıkım olmuş. O dönem, şehir Haçlı Senyörlüğünün yönetimi altındaydı. Tarihlerin kaydettiği ikinci bir büyük deprem ise 1795 zelzelesi. Büyük tahribat olmuş. Kale içindeki çarşılar ve Sultan Süleyman Camii tahrip olmuş. Bu yıkımın etkilerini Divanlı, Nuh ve Kazancı Camii kitabelerinde yıllar önce Dr. Yasin Kozak’la birlikte okumuş ve yıkımın şehrin tamamında etkili olduğunu da müşahede etmiştik.

 

İlk günden itibaren şehrin muhtelif yerlerindeki korkunç yıkımı ve felaketin büyüklüğünü hem işittik hem de araçla zorlukla da olsa gidebildiğimiz yerlerde gözlemledik. Ağabeyimin Palmiye Sitesi enkazında yardım isteyen bir anne ile kızını saatler süren çaresizlik içerisindeki kurtarma telaşı ile eniştemin Divanlı’nın yüksekçe yerindeki evinden çarşılarda yıkılan binaların gürültülerini ve gelen çığlık seslerini duyuşunu anlatırkenki gözlerinin doluşu tarihe düşmüş en acı notlardan oldu.

 

Sevgili Kahramanmaraş’ımızın hâl-i pür melâlini gördükçe yüreklerimiz dağlandı, hüznümüz ziyadeleşti, dudaklarımız titredi, gözyaşlarımız sel oldu aktı. Bu satırları yazarken bile gözlerimin buğulanmasına engel olamıyorum. Tüm çarşılar, Şekerdere, Şazibey, Kayabaşı, Pınarbaşı, Fevzi Paşa, Şekerli, Hatuniye, Divanlı, Kuyucak, Kümbet, Haydarlı, Turan, İsa Divanlı Mahalleleri, Doğukent, Palmiye, Ebrar, Pentapark, Hamidiye Siteleri hangi birini saysak yıkım ve cenazeler ile enkaz altındakilerin sızısı ciğerlerimizi dağlamaya yetiyordu. Bu korkunç yıkımdan Kahramanmaraş’ın tarihi kimliğini yansıtan birçok eser de nasibini aldı. Tabir yerindeyse şehrin tarihi silindi. Tarihi camilerden neredeyse ayakta kalan olmadı. Ulu Camii minaresinin ana gövde üzerinde kalan kısmı caminin üzerine yıkıldı. Bu kısım 19. yüzyılda yenilenmişti. Ayakta kalan kısım ise 16. yüzyıl başında Alauddevle tarafından yaptırılan ana gövdeydi.

 

Kapalı Çarşının (Aşağı Bedesten) bir kısmı çöktü. Saraçhane Camii’n yıkıldığını öğrendim, bir kez daha yıkıldım.

 

Arasa Camii’n ağır hasarlı olduğunu yanından geçerken gördüm. Tarihi minaresi ise ana gövdesinden az bir kısmı ayakta kalmak üzere tamamen yıkılmıştı.

 

Şazibey Camii’n tarihi minaresinin yıkılmasıyla 5 asırdır ayakta duran son kalıntısı da veda etti. Delil Ali Camii’n de tahrip olduğu haberini aldım.

 

103 yıl önceki İstiklal Harbi'nde kubbesi ve minaresi düşman ateşiyle delik deşik olan ve şerefesi altına saplanıp kalan top mermisiyle Fransız vahşetinin ve savaşın en canlı tanığı olan Gazi Şeyh Camii tüm varlığı ve minaresiyle çöktü.

 

Şeyh Ali Sezai Efendinin millî teşkilatlanmasında önemli bir merkez olan ve yivli minaresiyle Maraş’ta tek olma özelliği olan Şekerli Camii yıkıldı. Sadece son cemaat mahalli duvarının ayakta kaldığını büyük bir hüzünle müşahede ettim.

 

Nakıp Camii’n Fransız Harbi'nde kurşun yaralarıyla gazi olmuş tarihi minaresi de tüm hatıralarıyla aramızdan ayrıldı.

 

Divanlı Camii Maraş tarihi camileri içerisinde çift şerefe özelliği ile tekti. Minare yıkıldı. Caminin büyük kısmı çöktü. Güney duvarının bir kısmı delik deşik bir surette zorlukla ayakta duruyor.

 

Divanlı’da Kazancızâde Mesut Efendi tarafından yaptırılan Kazancı Camii de Maraş’a veda etmiş durumda. Minaresi ise ağır hasar almış.

Divanlı’da sokak arasında küçük ama çok şirin bir cami olan Nuh Camii de yıkılmış. Enkazdan sokağa bile girilemiyor. Ablamlara misafir gittiğimde vakit namazlarını Nuh Camii’nde kılardım. Eskiden minaresinde leylek yuvası vardı. 15-20 sene var ki leylekler gelmez olmuştu.

 

İsa Divanlı Camii’n bulunduğu sokaktan geçtim. O da maddi varlığından geçmiş durumdaydı. Başımı sola çevirdim. Uyuz Pınarı ayaktaydı. Küçücük bir teselli oldu.

 

Tarihi Kuyucak Hamamı'na giden tüm yollar enkazla kapalı olduğu için akıbetini gözlemleyemedim. Ancak onun da yıkıldığı bilgisini aldım.

 

Daha ötedeki Bey, Duraklı, Evzaniye, Dede Mehmed Efendi Camileri hakkında kesin bir bilgi alamadım. Haznedarlı Camii minaresinin yıkıldığını işittim.

 

İçinde Sütçü İmam türbesinin olduğu Uzunoluk’taki tarihi Çınarlı Camii minaresinin de yıkıldığını öğrendim. Minarenin yarı gövdeden yukarısı 19. yüzyılda yenilenmişti. O yenilenmeye ait elle çizilmiş bir inşa krokisini ve kaydını bir dostumda görmüş ve PDF'ini arşivime almıştım.

 

Yine Çukuroba Camii’n yıkıldığı bilgisine ulaştım. Kanlıdere Köprüsü yanından Kayabaşı’na çıkan yokuş enkazla kaplı olduğu için yoldan geçmek imkânsız hâle gelmiş. Çukuroba Camii 16 Aralık 1919’da Ermenilerin akşam vakti bomba atıp, müezzinine kurşun sıktıkları bir camimizdi.

 

Hatuniye, Boğazkesen, Keşif Efendi, Çarşıbaşı camilerinin de minareleri şehre veda etmiş. İklime Hatun (Üdürgücü) Camiin’ de ağır hasarlı olduğunu duydum. Hemen bitişiğindeki Hışır Hanla ilgili bir bilgiye ulaşamadım.

 

Sarayaltı ve Bahçelievler camileri de zelzelenin yıktığı camilerimiz arasına dâhil olmuş. Bayazıtlı Camii’n minaresini yarı gövdesinden itibaren ağır hasarlı gördüm. Yıkılmak üzereydi. Etrafını koruyucu bantla çevirmişlerdi. Bir sonraki gördüğümde hasarlı kısmı tamamen yıkılmıştı. Ya kendiliğinden yıkıldı, ya da tedbiren yıktılar. Çünkü hem yol güvenliğini hem de hemen karşısındaki jandarma girişini tehdit eder vaziyetteydi.  

 

Camiler ve çarşılar dışında birçok tarihi konak da ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. Dedeoğlu Konağı'nın ve Eski Amerikan Koleji olan Yedi Güzel Adam Müzesi'nin de bir kısmının çöktüğü haberi hüznümüzü artırdı. Tüm bu yapılar son yıllarda restore edilmişti. Burada şu soruyu sormak bir Kahramanmaraşlı olarak tarihi bir vazife ve mesuliyetimiz. Bu yapılar restore edilirken olası bir depreme karşı bunların güçlendirmesi yapılmadı mı da hepsi birden yıkıldı? Bu soru cevap bekliyor!

 

Bir kısım burçlarında çökmeler olsa da her şeye rağmen kalemiz dimdik ayakta elhamdülillah.  Bölgeleri tam anlamıyla gezme imkânım olmadığı için gözlemlerim dışındaki bilgilere dostlarım vasıtasıyla ulaştım. Zaman içinde yıkılan ve hasar gören tarihi mekânlarımızla ilgili görüntü ve bilgiler daha da netleşecektir.

 

Tarihi mimarimiz inşallah zaman içerisinde aslî şekline uygun olarak inşa edilecektir. Ancak orijinal dokuları bir daha geri gelmeyecektir. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş için yeni bir milat oldu. Tüm şehir gibi tarihi yapılarımız da bu yıkım ve değişimden nasibini aldı. Maraş bir daha eski Maraş olmayacak. Bir asır önce kahraman ecdadımız “Maraş bize mezar olmadan düşmana gülizâr olamaz” demişti. Torunları olarak bizler de diyoruz ki ve tarih şahit olsun ki; “Maraş bize mezar da olsa, onu asla düşmana Gülizâr etmeyeceğiz!”

 

Son olarak, bu felaket niçin başımıza geldi ve ecdad yadigârı tarihi camilerimizin tümüyle yıkılmasının hikmeti nedir, sorusuna verilecek cevap herkesin kendi muhasebesinde gizli!

 

İbrahim Kanadıkırık

 

Evelahir Sayı-15