AHMET DOĞAN İLBEY İLE OLMAK

 

Rahmetli Ahmet Doğan İlbey ağabey benim lise yıllarımdan beri yoldaşım, gönüldaşım, fikirdaşımdır. Uzaktan akrabalığımız da olduğu için babalarımız da ahbaptı. Tanışıklığımız ben lisede okurken Kahramanmaraş’ta yayımlanan bir gazeteye hikâye göndermemle başladı. Meğer Ahmet ağabey de o gazetede köşe yazıyor; edebiyat sayfası çıkarıyormuş. Edebiyat sayfası dedimse Edebiyat Sayfası olarak ayrılan orta sayfa baştan sona fikir yazılarıyla doluydu.

 

Ahmet Doğan İlbey’in hayatı fikir, fikir, fikir, edep, dost, kitap, sohbet ve türkü idi. Nezih bir insandı. Dostlarına karşı çok nazik, ramz bir şahsiyeti vardı. İki dakikalık bir dost sohbeti için saatlerce yol giderdi. Yeter ki fikirli sohbet olsun. Günlük genel geçer meselelerin konuşulmasından hoşlanmazdı. Vatana, millete, dine, tarihe, felsefe ve edebiyata dair sohbetten hiç bıkmaz zamanı unuturdu adeta. Tek kelimeyle tam bir kültür adamı, Kahramanmaraş’ın ender münevverlerindendi.

 

İlk tanıştığımız yıllarda çalıştığımız kurumlar yakın olduğu için buluşur, öğle yemeğini birlikte yerdik; bu yıllardır sürdü. Yemek bahaneydi. Asıl olan yemek sonrası bir yerlerde oturup, çay içerken mesai başlayana kadar sohbet etmekti. Ben memuriyete yeni başlamıştım o yıllarda: yemek yedikten sonra hesap öderken çoğu zaman, beni işaret ederek “Talebe!” diyerek, kasa görevlisinin benim uzattığım parayı almasına mani olurdu.

 

Bir süre çayhanelerde buluştuk, daha sonra Kahramanmaraş Öğretmenevi bahçesi buluşma ve sohbet yerimiz oldu. O yıllarda merhum Bahaeddin Karakoç ağabey emekli oldu ve Dolunay dergisinin çıkması için çalışmalar başladı. Ahmet ağabey çok sevinmişti bu duruma. Dolunay çıktıktan sonra Dergi Ofisi buluşma ve sohbet yerimiz olmuştu. Güzel bir tevafuk ile benim çalıştığım daire ile Dolunay dergisi çok yakında ve Ahmet ağabey her mesai bitişi Dolunay’a geliyordu ki ben zaten orada bulunuyordum. Bu, her gün bir araya gelmek ve her gün sohbet etmek demekti.

 

O yıllarda akşamları dostlarla birimizin evinde toplanıp sohbet etmeye başladık. Sonra Kahramanmaraş Kültür Sanat ve Eğitim Derneğini kurmuştu Ali Yurtgezen hocam ve her istediğimiz zaman toplanacağımız bir mekânımız olmuştu. En çok Ahmet ağabey sevinmişti derneğimiz ve bir yerimizin olmasına; zira bütün dostları, ertesi günü tatil olan her akşam, sabaha kadar oturmak üzere karşısındaydı. Dernek daha sonra Türkiye Yazarlar Birliği Kahramanmaraş Şubesine evrildi. Ahmet ağabey için önemli olan mekân ve dostlarının orada toplanmasıydı. Çok mutluydu, hafta sonları dostlarıyla orada buluşup sohbet etmekten.

 

Benim her şiirimin, belki de her mısraının ilk şahidiydi Ahmet ağabey. Sonra her çıkan şiir kitabımın muhtevasını oluşturacak şiirlerin hangi şiirlerin olacağından kitabın hacmine kadar şahitliği ve tavsiyesi vardır. Romanlarım daha yayınlanmadan, hatta roman içinde geçecek bir hikâyeyi daha kurgularken Ahmet Doğan İlbey ağabeyin fikri ve şahitliği vardır. Hülasa benim hayatımda önemi çok büyüktü. Bana “ilk göz ağrım” derdi ilk sohbet arkadaşı olduğum için. Bir de “büyük Alparslan” derdi. Bu şu manaya gelirdi: Oğlu Alparslan benden küçük olduğu için bana büyük Alparslan derdi. Yani ben büyük oğul, Alparslan ikimizin de kıymetlisi küçük oğul. Oğlu Alparslan ile kızı Bilge’yi neredeyse birlikte büyüttük. Çok sık giderdik birbirimize; hafta sonu dernekte buluşur, hafta içinde de bazen bizim evde, bazen kendisinin evinde bir arada olurduk. Sevgili kızı Bilge altı-yedi yaşlarındayken bizimle pazarlık ederdi yakınarak. “Hep siz konuşuyorsunuz! Biraz konuşmanıza izin veriyorum, sonra benimle konuşacaksınız,” derdi.

 

Ömrü vatan, millet, dost, sohbet, fikir, gönül ile geçmiş bir adamdı Ahmet Doğan İlbey ağabey. Ne mutlu bana ve yakın dostlarıma ki, bu güzel ömrün çok önemli zamanlarında çoğu zaman onunla yan yanaydık.

 

Hasan Ejderha

 

Evelâhir Sayı - 18