BÜNYAMİN K.:“DEFTERLERİ BABAMIN SIĞINAĞIYDI”

 

Şair Alaeddin Küçükkürtül’ün oğlu Bünyamin K. ve torunu Mehmet Raşit Küçükkürtül’le KMBB Kültür Yayınları arasından 2022’de yayımlanan Nar Rengi Defter’i konuştuk.

 

Alaeddin Küçükkürtül’ün tuttuğu birçok defter var. Bunlar Nar Rengi Defter’in de bölümlerini oluşturdu: “Turkuaz Defter”, “Mavi Defter”, “Kırmızı Defter”… Babanız bu defterlere neden ve nasıl yazıyordu? Defterlerin hikâyesini, şahitliklerinizi ekleyerek anlatır mısınız?

 

Bünyamin K.: Bazen aklıma şu geliyor: Babamın defterlerine bir şahsiyet yakıştırdığını veya onları kendi kişiliğinin bir türevi hâline getirdiğini düşünebilir miyiz acaba? Başta, dedesi ve babasını çocuk yaşlarda kaybedince dünyanın yükü omuzlarına birden çöküvermiş bir çocuğun sığınağı görünümünde defterler. Sonra hassas, ince bir ruhun estetik, ruhî arayışına zemin olduğunu anlıyorum. Ailemizde bu defterler belli duyguların, belli hatıraların korunduğu raf gibi de olmuş, bir bakıma kimi hatıraları aramak için uzun kış gecelerinde defterlere müracaat etmişiz. Ali ağabeyimin ilk gurbete çıkışını hatırlamak için bir şiir vardır, mısralar zihnimizi yoklar, elimiz deftere gider. Hüseyin ağabeyimin el yazısıyla temize çekilmiş bir şiir defterin bir başka sayfasındadır. Birimizin doğum gününü hatırlamak için defter açılır.

 

Dedenizin defterlerinden nasıl haberdar oldunuz? Defterlerin sizdeki hikâyesini de merak ediyoruz. Sonra bunların bilgisayar ortamında temize çekilmesi, uygun bir şekilde yayımlanması gibi fikirler nasıl oluştu?

 

Mehmet Raşit Küçükkürtül: İlkokuldayken gördüm defterleri. İlk nesil torunların dünyasında bu defterlerin bir yeri vardı, çünkü biz de defterciydik. İlkokul öğrencisiyken bana Bünyamin amcamın el yazısıyla ithaflı hediye hikâye kitabı geldiğini, ablama ajanda alıp hediye ettiğini hatırlıyorum. Babamın, amcalarımın defterlerini görüyordum. Şüphesiz bunların özendirici bir etkisi vardı. Dolayısıyla dedemin defterlerine karşı bende bir merak, dikkat uyanmıştı. Sonra dedemin kardeşi Hamza Çavuş’un marangozluğunun mahsülü bir dolapta bu defterleri saklama işini ben sürdürdüm. Salgın dönemindeki kapanmalarda Bünyamin hoca, yıllardan beri gönlümüzden geçen şiirleri neşretme işini gündeme getirdi. O zamana dek defterlerden birisini bilgisayar ortamına aktarmıştım. Kitaplaşma işi gündememize girince bütün defterleri olduğu, dedemin imlâsını ve diğer tasarruflarını gözeterek bilgisayar ortamına aktardım.

 

Siz de şairsiniz. Biliyorum ağabeyiniz Ali Küçükkürtül’ün şiir, yine ağabeyiniz Hüseyin Küçükkürtül’ün öyküleri, bir romanı var. Bu ortamın, ilginin, merakın oluşmasında babanızın nasıl bir etkisi oldu? Mesela birlikte şiir okumuşluğunuz oldu mu?

 

Bünyamin K.: Biraz evvel defterlerden söz ederken de değindim. Defterlerin şekillenmesine, ortaya çıkışına şahit olduğumuz kadar dâhil de olmuştuk. Kendi defterlerimizi açmamıza varacak bir etkileşim olduğu muhakkak. Bir kış boyunca akşamları ailecek peygamberler tarihi okunduğunu hatırlıyorum. Babamın okumaları çeşitliydi, Zübdetü’l Buharî okumanın yanı sıra okuduğu romanın etkisine kapılıp sabahladığı da oluyordu. Babamla Ali ağabeyim arasında bir şiir alışverişi vardı. Ben bu dünya içerisinde ilk okumalarımı yaptım, beğenimi geliştirmeye başladım. Fakat liseyi bitirip Maraş’tan Bursa’ya üniversite okumak için gitmenin sebep olduğu bir dünya farkı var. Seksenli yılların sonunda Maraş’tan bakınca Bursa, İstanbul çok daha uzaktır. Benim modern şiire yönelişimde bu dünya farkının yadsınamaz bir payı olduğunu sanıyorum.

 

Dedenizin şiirlerine yaklaşımınız nasıl oldu? Yani mevcut edebiyat birikiminize yaslanarak, bu şiirleri mesela beğenmeseydiniz, önemli bulmasaydınız, yine de “ne de olsa dedemin şiirleri” deyip, yayınlama uğraşı içine girer miydiniz? Neden önemli Alaeddin Küçükkürtül’ün şiirleri ve günceleri?

 

Mehmet Raşit Küçükkürtül: Bu şiirler ve günlükler, elbette, bizim aldığımız modern eğitimin ve kültürün doğal ve doğrudan bir tezahürü değil. Ancak onu büsbütün dışında saymak da yanlış olur. Latin alfabesiyle okuyup yazan ilk nesilden, ilk mektep mezunu birisinin Karacaoğlan’dan, Yunus Emre’den, şifahî-mahallî kültürden beslenen verimlerinden söz ediyoruz. Defterlerde Nâbî’den, Akif’ten, Bekir Sıtkı’dan iktibaslar da var; Maraş ağzı dil unsurlarıyla türküler de var. Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i hatırlatacak yoksulluk, sokak, iş hayatı, define arama macerası gibi sosyal hayattan manzaraları defterlerde bulabilirsiniz. 1950’lilerde “Aydınlılar”ın gelmesiyle yoğurdun kilosunun 80 kuruştan 40 kuruşa düştüğünü, şehrin sinemalarına gelen bir filmin etkisini veya Kore Savaşı sırasında askerde olmanın nasıl bir şey olduğunu bu defterlerde buluyoruz. Yazılı kültürün zayıf olduğu bir toplum için şüphesiz bunlar değerli tarihî, edebî kayıtlardır.

 

Nar Rengi Defter’in yayımlanma aşamalarını özetler misin? Ne türden bir çalışma yürüttünüz? Kitap basılıp elinize ulaştığında neler hissettiniz?

 

Bünyamin K.: Şiirlerde Maraş ağzından, edâsından İstanbul Türkçesine dönük bir dil buluyoruz. Bazı imlâ tasarruflarıyla aradaki farkı kapatmadan şiirleri sunabildiğimi düşünüyorum. Şiirlerin tamamını değil, onlardan yaptığım bir seçki var kitapta, niye böyle yaptığımın sebeplerini kitapta anlattım. Günlüklerden, mektuplardan seçki yapmak ve albümdeki fotoğrafların bilgisini tespit etmek, arka kapak yazısı yazmak gibi konularda Raşit’in mesaisi oldu. Editör olarak senin özenin, bizim gayretimizin netice vermesine sebep oldu, bu yüzden bu vesileyle tekrar teşekkür ederim.

 

Aynı soruyu size de yönelteyim. Kitap çıktığında neler hissettiniz, Nar Rengi Defter’i nasıl karşıladınız?

 

Mehmet Raşit Küçükkürtül: Öncelikle büyük bir sorumluluğun üzerimden kalktığını söylemeliyim. Şiirlerden sonra günlüklerin, notların, mektupların kronolojik bir bütünlük içerisinde, bir bakıma dedemin romanını yazıyormuşçasına, işleyip yazmaya uğraşıyorum. Bu mesaim için de bir şevk vesilesi oldu, kitabın ortaya çıkmasına vesile olanlara ailemiz adına teşekkür ederim.

 

Söyleşi: Ömer Yalçınova

 

Evelâhir Sayı - 14