DEPREMDE GÖKSUN

 

Maraş’ın kelime anlamı “sallanan-titreyen yer” demektir. Ben bunu 1998-2012 yılları arasında görev yaptığım Kahramanmaraş Valiliği İl Sivil Savunma Müdürlüğü’nde (Mülga) çalışan sivil savunmacı arkadaşlardan öğrenmiştim.

 

Her beş yüz yılda bir, çok şiddetli depremin olduğunu ve en son 1500’lü yıllarda meydana geldiğini söylemişlerdi. O yıllarda olası bir deprem için Kahramanmaraş’a ceset torbalarının getirildiğine dair bir söylenti bile yayılmıştı. Deprem riskinin ve ihtimalinin yüksek olduğuyla ilgili fikirlerimi ise hemen her platformda ve günlük hayatta her zaman dile getirdim. Fakat biz yine de o felaket güne hazırlıksız yakalanmıştık.

 

06.02.2023 Pazartesi günü sabah saat 04.17’de merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan bir deprem meydana geldi. Şiddeti 7.7 olan bu deprem sadece Kahramanmaraş’ı değil etrafındaki on ili de vuran yıkıcı bir depremdi.

 

Kimse bu kadar şiddetli bir deprem olacağını hiç ama hiç tahmin etmemiştir. Ben ise sadece Kahramanmaraş’ı ve Gaziantep’i çok etkiyeceğini düşünüyordum. Fakat on bir ilimizi vuracağı ve bu kadar hasar vereceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Yüce Rabb'im bir daha göstermesin.

 

Deprem zamanında Göksun Kaymakamlığı İlçe Yazı İşleri Müdürlüğü görevini sürdürüyordum. O gün ise Göksun’daki evimde yalnızdım. Deprem başladığında bu kadar şiddetli depremin sadece Kahramanmaraş’ta olacağını tahmin ettim. Aklıma hemen Kahramanmaraş-Dulkadiroğlu ilçesinde tam da fay hattı üzerinde 15 katlı binanın 6. katında oturan oğlum ve ailesi geldi. “Oğlum, torunum ve gelinim, gitti, gitti,” diye kendimden geçmişim sallanmaya başlayınca… Sallandıkça sallanıyor. Sallandıkça sallanıyor. Durmak nedir bilmiyor. Zaman geçmiyor. Deprem anı asırlara bedel… Hayatımın en zor anı… Ben hâlâ “Gittiler” diyorum. O an hala rüyalarıma giriyor. Aklıma geldikçe kendimden geçiyorum. (Oğlumun evinin yanındaki apartman çökünce yüze yakın vatandaşımız enkaz altında kaldı.)

 

Deprem sona erdiğinde ben hâlâ şiddetli bir şekilde sallanıyordum. Titriyordum ve hâlâ “Gittiler, gittiler!” diyordum. Geçmiş, film şeridi gibi gözümün önünden akıp geçti. Daha bir yaşındaki torunumun enkaz altında cesedine bile ulaşamayacaklar ve onu bir daha göremeyeceğim düşüncesi ve ruh hâliyle bulunduğum apartmanın beşinci katından nasıl indim bilmiyorum. Aşağı indiğimde yerde yarım metreye yakın kar vardı. Yoğun kar yağışının altında nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Söylediğim tek şey ise “Gittiler!”di.

 

Ne yapacağımı bilmez hâlde yürürken kaldırımdaki vatandaşların konuşmalarına kulak misafiri oldum. Hatay’ın da yerle bir olduğunu söylüyorlardı. Eyvah! Bir oğlum, torunum ve gelinim de Hatay-Kırıkhan’da… Onlar da “Gittiler, gittiler.” diyerek karları tepeleyerek koşmaya devam ediyordum. Geyiğin acı acı böğürmesi gibi böğürerek koşuyorum. Can çekişiyorum, boğuluyorum. Gelin hamile, doğmamış torunum da “Gitti, gitti,” diyordum.

 

Telefon edemiyorum. Ya cevap vermezlerse? Gözlerimden yaşlar akmıyor. Islaklık yok. Ama içimde kıyametler kopuyor. Nasıl bir ruh hâli içinde olduğumu düşünebiliyor musunuz?

 

Biraz sonra Afşin’deki kızım aradı: “Baba abilerim de, biz de iyiyiz.” dediği an karların üzerine oturdum. Açtım ellerimi Yüce Rabb'ime, semaya doğru. Avucumun içi yağan lapa lapa karla doldu. Bildiğim bütün duaları okudum.

 

Bir süre sonra kendime gelmeye çalışıyordum. O ara Kaymakam Bey aradı. Birlikte belediyeye geçtik. Belediyede kriz merkezi oluşturuldu ve gelişmeleri takip etmeye başladık. Daha sonra kaymakamlığa geçtik ve vatandaşlarımızdan gelen telefonlara cevap vermeye başladık.

 

06.02.2023 tarihinde saat 13.24’te Elbistan merkezli 7.6 şiddetinde depremle sallanmaya başladık. O esnada kaymakamlık binasındaydık. Adeta yer yerinden oynuyordu. Kıyamet!.. Bina yere eğilip eğilip kalktı. Lastik gibi sündü. İçeride beş kişiydik ve dualar ediyorduk. Korkunç bir ses bizi yutacaktı sanki. Her zaman gökten gelen gürültü bu sefer yeraltından geliyordu. 30 saniye sürdü ama bir ömür gibi geçti. Bittikten sonra hemen aşağı indik.

 

Pazarcık merkezli 7.7 şiddetindeki depremden sonra bu şiddette bir deprem meydana gelmesi dünya tarihinde görülmemiş bir olay. Afşin, Elbistan ve Göksun’u ise bu ikinci deprem vurdu. Ölümler ve yıkımlar bu depremde yaşandı.

 

Göksun’un Ericek ve Karadut mahalleleri yerle bir olmuş. Dağlar yerinden oynamış, evler dümdüz olmuş, kayalar yolları kapatmış. Yüzlerce insan ise enkaz altında… Hayvanlar da ahırda can çekişmiş…

 

3050 metre yüksekliğindeki Berit Dağı’nda kayalar yerlerinden fırlamış, yollar darmadağın olmuş ve büyük yarıklar oluşmuş.

 

Birinci depremden sonra Gaziantep’ten başka bir şehre giden 4 kişilik bir aile Göksun’da yemek yemek için yol kenarındaki bir lokantada duruyorlar. Yemek yedikleri esnada ise ikinci depreme yakalanıyorlar ve enkazın altında can veriyorlar. Kader…

 

Artçılar devam ettiği için her dakika bir depremle sallanan bu insanlar evlerine girmeye korkuyor; ahırda, araba garajında, arabanın içinde ve çadırlarda yatıyorlar.

 

Hava ise eksi 23 derece... Nefesimizin buz kestiği, nefes alıp vermede zorlandığımız bir hava… Ağaçların dallarının dahi donduğu bir hava...

 

Sobaya ne kadar odun kömür de atsan hemen ferini yitiriyor. Soba sönmesin diye tüm gece nöbet tutuluyor.

 

Bir odada, ahırda ya da araba garajında yirmi beş kişi kalıyor. Aynı evde bir odanın içinde yatmayan aile efradı tanımadıkları insanlar ile kalıyor. Ne kadar da düşündürücü değil mi?

 

Birinci depremden sonra Afşin, Elbistan ve Göksunlu olan, Kahramanmaraş’ta çalışan ve ikamet eden vatandaşlarımız buralara akın ettiler. Göksun’dan Kahramanmaraş’a kadar araç doluydu yollar… Oğlum Kahramanmaraş’tan Göksun’a 6 saatte geldi 45 dakikalık yolu… Mahşer kalabalığı… Yolda gelirken ikinci depreme yakalandılar. Bazı vatandaşlarımız ise tünellerde yakalandı. Panik… Sallanan tüneller…

 

Tam tamına bir hafta boyunca aynı kıyafetler ile yaşadık. Çünkü insanlarımız deprem ile evden hiçbir şeyini alamadan çıktı.

 

Depremin ikinci gününden sonra yardımlar gelmeye başlamıştı. Ülkemizin her yerinden hayırsever vatandaşlarımız yardımlarını özel arabalarıyla, tırlarla ve kamyonlarla biz depremzedelere ulaştırdılar. Yardım aktı adeta… Yiyecekler, ayakkabılar, battaniyeler, kazaklar, montlar, oyuncaklar, odun ve kömür, soba, elektrikli ev eşyaları, ekmek ve daha neler neler… Allah hepsinden razı olsun.

 

Devletimiz de bütün imkânlarını seferber etti. Halkımız ve devletimiz günlerce enkaz kurtarma çalışmaları yaptılar. Dışarıda kalan vatandaşlara çadır verdiler. Zamanla konteynerler kurmaya başladılar, şimdilerde ise kalıcı konut ile yaşam alanları yapıyorlar. Devlet, her gün on binlerce vatandaşımıza sıcak yemek verebilmek için aşevleri açtı. Her eve odun, kömür yetiştirdi.

 

***

 

Göksun’un 3’te 2’si şehri terk etti. Sargun fay hattında da deprem olacağı korkusu ile kimse evine giremiyor. Göksun-Kazandere, Kaleboynu, Hacıkodal ve Adana-Saimbeyli de ise hâlâ depremler oluyor.

 

Mehmet Gören

 

Evelâhir Sayı - 16