DOĞU VE BATI’NIN BULUŞMA NOKTASI: GERMANİCİA

 

İnsanoğlunun varoluş serüveninde her medeniyet Maraş bölgesinde kendi izlerini bırakarak âdeta bunları bir sonraki medeniyete devretmiştir. Bu izlerin en kalıcı, çarpıcı, etkileyici olanı ise, Germanicia mozaikleridir.

 

“İnsanın en büyük hikmeti şehir kurma hikmetidir.” Platon

 

Kahramanmaraş, binlerce yıllık kültürel mirasa sahiptir. Mesela Direkli Mağarası… Son avcı ve toplayıcıların bu mağarada yaşadığı bilinmektedir. Ayrıca ilk ateşi bulan, ilk aletleri yapan, diğer ifadeyle Paleolitik çağın insanları burada yaşamıştır. Domuztepe Höyüğü’nden çıkan kalıntılara bakılacak olursa, Anadolu’da ilk şehirleşmenin başladığı yer burasıdır. Başka bir misal: Asur Ticaret Kolonileri Çağına ait çivi yazılı tabletlerde Maraş’ın adı geçer. Maraş Mama Krallığına, Elbistan Ovasında Karahöyük, Yassıhöyük ile dönemin güçlü Hitit İmparatorluğu’na da ev sahipliği yapmıştır. Maraş Aslanı, Gurgum Kralı III. Halparuntaş dönemine aittir. Onun üzerinde, tarihi açıdan çok önemli olan Gurgum Krallığının soyağacı vardır. M.Ö. 8. yüzyılda Büyük İskender’in Issos muharebesinde Persleri yenmesiyle Maraş ve çevresi Makedon Krallığına bağlanmıştır. Kommegene Krallığına bağlı bölge Roma İmparatorluğu denetimine geçerek önemini arttırmıştır. Dört büyük kent; Samosata (Adıyaman-Samsat), Perre (Adıyaman-Pirun), Dolikhe (Gaziantep-Dülük) ve Germanicia (Kahramanmaraş) olarak bölgenin serüveni sürekli gelişmektedir.

 

Roma İmparatorluğu M.S. 395 yılında Doğu ve Batı olarak iki ayrıldıktan sonra Maraş, Doğu Roma (Bizans İmparatorluğu) sınırları içerisinde yer almıştır. Germanicia, İslam dünyası ile Bizans İmparatorluğu arasında sınır teşkil etmektedir. Bundan dolayı Bizans ve Müslüman Araplar arasında sürekli çatışmalar yaşanmıştır o dönemde. Suriye, Bizans’ın elinden alınmış, sonrasında ise, Hz. Ömer döneminde Halid Bin Velid, Maraş’ı fethetmiştir. Doğu ve Batı arasında tampon bölge olan Germanicia Antik Kenti, Bizans İmparatorluğu için önemli bir merkezdir. Bizans İmparatoru III. Leon’un gençlik yıllarının ve eğitim hayatının geçtiği şehir olması açısından da son derece önemlidir. Çünkü kent Doğu ve Batı arasında sınır bölgesinde olduğundan burada yetişen imparator, İslam inanç ve pratiklerini bizatihi müşahede etme imkânı da bulmuştur. III. Leon’un Doğu dillerini çok iyi kullandığı ve İslam Medeniyetini iyi analiz ettiği bazı tarihçiler tarafından nakledilir.

 

Bilimsel yayınlarda Germanicia’dan sıkça söz edilmiştir. Roma tarihi haritalarında Germanicia’nın yeri Maraş bölgesinde gösterilmiştir. Buna rağmen yıllarca şehir hakkında fazla bir veriye rastlanmamıştır. Ta ki 2007 yılına kadar. Germanicia kaçak kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştır. 2007’de Kahramanmaraş Müzesi müdiresi Ayşe Ersoy ve uzman ekiplerinin gayreti sonucu 2009 yılından bu yana başlayan kazılarla Germanicia şehrinin Kahramanmaraş olduğu açık ve net bir şekilde kanıtlanmıştır.

 

Germanicia Anadolu ile Suriye’yi birbirine bağlayan yol üzerinde bulunmaktadır. Kahramanmaraş şehri tarih boyunca Asya, Afrika ve Avrupa arasında sosyal, kültürel ve ekonomik bir köprü olan Anadolu Yarımadasının Ortadoğu’ya açılan güney kapılarından birisi olmuştur. Germanicia Roma İmparatorluğu Doğu ile Batı arasındaki kesişme, daha doğrusu kavşak noktalarından biridir. Bu yüzden coğrafî ve stratejik önemine binaen, şehir bir tarım ve ticaret merkezidir de. O yüzden Germanicia’nın ekonomik açısından, bölgenin güçlü ve zengin şehirlerinden biri olduğu söylenebilir. Roma İmparatorluğu döneminde sikke basma imtiyazı her kente verilmezken, Germanicia sikke basma hakkına sahiptir. Kahramanmaraş Müzesi koleksiyonunda M.S. 2. Yüzyıla ait “Germanicia”, bazen de “Caesarea Germanicia” olarak basılan sikkeler vardır. Bu dönemin sikkelerinde ön yüz imparatorun ad ve unvanı, arka yüz ise çelenk içerisinde kentin adı yer alır. Bazılarında ise kaya üzerine oturan Kent Tanrıçası Tykhe ve ayakları dibinde yüzen Nehir Tanrısının tasviri de bulunmaktadır. Nehir Tanrısı aslında bugün şehrin yanı başında akan Ceyhan (Pyramos) nehrini temsil eder. O dönemde nehir kenarlarında Germanicia soylularına ait villa ve çiftlikler bulunmaktadır.

 

Şehir antik yolların kesişme noktasında olduğundan sürekli istilalara ve akınlara da maruz kalmıştır. Bu yüzden Roma antik kentlerinin vazgeçilmez mimari öğeleri olan senato, devlet yapıları, şehir çarşısı ve forum yok olmuş, günümüze sadece Roma Medeniyetinin önemli sanatsal eserlerinden mozaikler ve birkaç parça mimari yapı kalmıştır.

 

Romalılar kaldırım, su kanalları ve kanalizasyon yapımına önem vermişlerdir. Germanicia’da yapılan kazılarda, bu özelliklerin tamamı görülmektedir. Yeraltı kanalıyla veya su yollarıyla şehirlere gelen bol miktardaki su, sarnıçlardan kurşun veya pişmiş toprak borularla evlere dağılırdı. Kazılarda birçok örneğine rastladığımız mimari unsurlardan, Germanicia’nın sistemli ve planlı bir kent yapısına sahip olduğu anlaşılmıştır. Kazılardaki bulgular ışığında Germanicia’da en yaygın konut tipi “atrium”lu konutlardır. Roma döneminde konutlar sokağa kapalı ve dış ortamdan soyutlanmış mekânlardır. Bu dönemde tek katlı konutların yanı sıra avludan ulaşılan ikinci kat uygulaması da bulunmaktaydı. Avlu üst kata ulaşımı sağlayan bir geçiş ve mekân niteliğindedir. Odaların tamamı avlu ile bağlantılıdır. Konuta sokaktan giriş “prothyrum” adı verilen dar bir bölüm ile sağlanmaktadır. Atrium, odalar ile sınırlandırılmış, sosyal aktivitelerin geçtiği bir mekândır. Roma konutunun iç mekânı fresk ve mozaiklerle zenginleştirilmiştir. Avlu bölümünde ise mozaik, kesme taş ve mermer kullanılmıştır. Varlıklı kişilerin konutlarında avlu sayısı artmaktaydı. Avlu ve odalara geçişi sağlayan “kolonad”; çiçek saksıları, su çanakları, heykeller, vazolar, çeşmeler ile renklendirilmiştir. Bu yüzden kolonadlarda ağaç dikimine ihtiyaç duyulmamıştır. Tarhlarda veya saksılarda yetiştirilen bitkilere de dekorasyonda yer veriliyordu.

 

Dulkadiroğlu ilçesinde Şeyh Adil, Bağlarbaşı, Namık Kemal mahallelerinde yapılan kazılarda duvar kalıntıları, kanalizasyon, suyolları, mimari yapı kalıntıları ve en önemlisi, mozaikler ortaya çıkmıştır. Antik dönemde istilalara ve akınlara maruz kalan şehir, doğal afetlerle de sarsılmış ve tahrip olmuştur. Bölgenin yamaçta olması, Ahır Dağı’ndan akan sel sularının alüvyon biriktirmesi de, şehrin kullanım ve dizaynını etkilemiştir.

 

Yapılan kazılarda gün yüzüne çıkarılan mozaikler, bölge arkeolojisi için önemli veriler taşımaktadır. Germanicia mozaiklerinin, Anadolu’nun diğer bölge mozaiklerinden farkı, şehir mimarisi tasvirleri de taşımasıdır. Dünyada ve Anadolu’da bulunan mozaikler üzerinde dönem mimarisini yansıtan mozaiklerin az ve nadir olması Germanicia mozaiklerinin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Ayrıca bu mozaiklerde Germanicia’nın o dönemdeki faunasını, florasını, mimarisini, dünyevi yaşantısını ve halkın giyim tarzını da bulmak mümkündür. Mozaikler figürlü ve geometrik olarak iki ana gruba ayrılır. En önemlisi, Avcı Mozaiği’dir. Bu mozaikten bölgede avcılığın yaygın olduğu sonucunu çıkarabiliriz.

 

Büyük bir pithos yapan Seramik Ustası mozaiği, bir meslek grubunu yansıtması açısından nadir bir parçadır.

 

Eros Mozaiği, geçiş dönemini anlatır. Roma’nın çok tanrılı inançtan tek tanrılı (Hristiyanlık) inanca geçişi… Son mitolojik unsurların mozaiklere yansımasıdır da denilebilir. Kuşlar Mozaiği, Germanicia’nın doğal yaşamını anlatır. Koridor Mozaiği ise, bölgede yaşayan hayvanları konu alması açısından önemlidir.

 

Diğer mozaiklerde bulunan kilim, gamalı haç ve madalyon desenleri dikkat çekicidir. Mozaiklerden yola çıkılarak Germanicialıların dünya tasavvuru ve yaşantısı da tespit edilebilir. Bundan dolayıdır ki Germanicia’nın bölgedeki diğer antik kentlerden ayrı bir sanatsal yapısı vardır.

 

Örnek olarak, bir mozaiği tahlil edelim.

 

Geyik Avcısı Mozaiği: Geyik Avcısı Mozaiğinin en dışında kırmızı, beyaz ve siyah tessaralarla oluşturulmuş geometrik motifler yer alır. Orta bordürde stilize, sarmal biçimli, üzerinde üzüm salkımlarının olduğu asma yaprağı motifleri ile bunların arasında keklik, serçe, güvercin betimlemeleri vardır. En içte kalan bordürün dört köşesinde “bahar” ve bitki” temalı kadın portreleri vardır. Bunlardan en önemlisi “Bahar Kraliçesi” ya da “Germenicia Güzeli”dir. Genç kadın portresi, mozaik panelinde stilize bitkisel motifler arasında bordürün tam köşesinde diyagonal bir şekilde durmaktadır. Bu avcı mozaiğinin merkez panelinde bir elinde mızrağı diğer elinde asası bulunan çizmeli bir avcının geyik avladığı görülmektedir. Avcı, yakaladığı geyikleri çit içerisine toplar. Av sahnesinin etrafı yine bitkisel motiflerle çevrelenmiştir.

 

Ayrıca bu mozaikte bir ressamın elindeki fırçasıyla büyük bir pithos’u resmettiği görülmektedir. Orta panelde yer alan uzun, sarı saçlı, botlu genç adam tasvir edilmiştir. Av sahnesin de beyaz, sarı, turuncu, açık kahverengi, kahverengi, açık yeşil, koyu yeşil ve siyah renkli tesseralar kullanılmıştır. Bu mozaik panoyu ortadaki av sahnesi ile birlikte değerlendirdiğimizde konusunu Yunan Mitolojisinden aldığını anlarız.

 

Kesin olmamakla birlikte arkeologların tahmini: Bu kompozisyonun konusu, Antik Yunan’daki Adonis efsanesinden alınmıştır ve mozaikteki genç kız portresi de güzellik ve aşk tanrıçası Venüs’tür. Mitolojide Adonis efsanesi toprak ve bereket hikâyesi olarak anlatılır. Efsaneye göre Adonis çok yakışıklı bir genç olarak aşk ve güzellik tanrıçası Venüs tarafından sahiplenilmeye çalışılır. Adonis yılın dört ayını yer altında Persephone (Yeraltı Tanrıçası) ile geçirmektedir. Baharla birlikte yeryüzüne çıkıp Venüs’le yaşamaya başlar. Adonis ve Venüs’ün yeryüzündeki yaşamı baharı sembolize etmektedir. Toprağın her yere bereket getirmesi sebebiyle bu olay Güney Akdeniz çevresindeki halklar için büyük bir şenliktir. O yüzden burada bir bahar şenliği sahnesi işlenmiştir. Bu mozaiğin ortasındaki av sahnesi Adonis efsanesinde anlatılan bir bölümdür. Av sahnesinin sağ üst tarafında ormanlık alanda genç ve yakışıklı Adonis, alt tarafta ise bir çitin içerisinde Adonis tarafından yakalanan hayvanlar betimlenmiştir. En içte yer alan bordür içinde anlamlı bakışlarıyla tanrıça Venüs vardır. Bunun karşısında ise Adonis’e av sırasında yardım eden kanatsız Cupido’nun (Eros) kendine saldıran aslana ok attığı görülmektedir. Cupido’lar antik mitolojide tanrıçaların çeşitli konularda yardımcıları olarak işlenmişlerdir. Burada da Cupido tanrıça Venüs’ün isteği doğrultusunda, ava giden Adonis’e yardım eder şekilde anlatılmıştır.

 

Germanicia mozaikleri M.S. 2. yüzyıl ile 5. yüzyıl arasında Romalılar tarafından zemin mozaiği olarak yapılmıştır. Germanicia mozaiklerinin yapımında renkli doğal taş parçalarının yanı sıra farklı tesseraların da kullanıldığı görülmüştür.

 

Zeugma, Halepli Bahçe, Antakya gibi yakın çevre mozaiklerinde Antik Yunan ve Roma mitolojisi hâkim iken, Germanicia mozaiklerinde gündelik konular ele alınmış. Kompozisyonlardaki kıvrımlı asma dalları ve içlerinde yer alan hayvan tasvirleri Lübnan, Suriye, İsrail, Filistin gibi ülkelerde ortaya çıkarılan mozaiklerle oldukça benzerlikler taşımaktadır. 

 

Yazan: Süleyman Can

 

Evelâhir Sayı - 3