EVRENİN DÜNYADA GÖZÜ VAR: YEŞİLGÖZ OBRUĞU

 

Yeşilgöz’de şahlanan Düldül, Tekir Deresi’ni çağlatarak Menzelet’in sularından sıçrayıp Ali Kayası’na toynak vurur, oradan yükselir Sirius’a ve özge diyarların yücelerinde ulular karşılarlar onu. Bundandır; 18 bin âlem gözünü ayırmaz Yeşilgöz’den ve evren Yeşilgöz’den temaşa eder durur dünyayı.

 

Kadim anlatılarda nakledilip geldiğine göre, ululuğu yerlerden göklerden yüce yeşil bir taş cevherden var edilir evren. Her an binlerce renkle açılıp dürülür bu taş. Varoluşla dillenip her şeyi neyse o kılacak bir nurdur onun özgüleyen özü. Varlık bütün güzelliğiyle bu cevhere nazar edince eriyip gider bu taş, su olup çağlayarak gümrah nehirlere dönüşür. Akışan esintisi, taşkın köpüğü, hararetli buharı, ateşli dumanı yükselerek arşa çıkar. Gökler yaratılır onlardan yedi kat. Köpüğü donup ağar aşağılara, yerler yaratılır onlardan; dağlar, tepeler. Cevherin özündeki, her şeyi kendi kılıp isimlendirecek olan nur mevcelenir ve dökülür dünyaya mürekkebin hokkasına dökülüşü gibi. Bu çağlayan nurlu mürekkep mavileşip yeşillenerek, yeşil cevherden gelen şefkatli bir “yeşilgöz” gibi dünyadaki her oluşun dili olur ve her var olan onun kelimesi…

 

Varlığın özleyen özünde çağlayan suyun tahtına kurulmuştur tüm oluşların var kılan akdi. Su, varlığın güzelliğiyle her devrenip durduğunda kuş olur kanatlanır, at olur şahlanır. Düldül’dür ataları bu tulparların, rüzgârdan hızlı koşan atlardır onlar. Sahibi aslisi, dostu, hamisi Ali’dir; “şâh-ı düldül-süvâr”dır Ali. Düldül ki, kimileyin Hızır’ı alır şahlanır özge diyarlara, kimileyin Köroğlu’yla koştururken görürsünüz onu Bolu Dağı’na. Dünyaya bolluk ve bereket saçmak, kademiyle toprağın sebatını derinleştirmek, özge diyarlardan dünya sakinlerine esenlik; dünyadan özge diyarlara da ferah haberler ulaştırmak için baş gösterirler, toynaklarıyla hıçkırtarak suları. Gökte özge diyarlara yükselişleri Sirius yıldızından, arzda yeryüzü sakinlerine ulaşımları ise Yeşilgöz’dendir.

 

Yeşilgöz’de şahlanan Düldül, Tekir Deresi’ni çağlatarak Menzelet’in sularından sıçrayıp Ali Kayası’na toynak vurur, oradan yükselir Sirius’a ve özge diyarların yücelerinde ulular karşılarlar onu. Bundandır; 18 bin âlem gözünü ayırmaz Yeşilgöz’den ve evren Yeşilgöz’den temaşa eder durur dünyayı. Evrenin dünyada gözü vardır; eksilmez nazarıdikkati hiçbir varlıktan. Mikail’in şefkatiyle çağlar suları Yeşilgöz’ün ve ondan tüm dünya varlıklarına hayat taşır Tekir Deresi. Dünyalıları alır, kaynağı öte diyarlardan kaynayan Ceyhan Nehri’nin sularıyla bütünleşerek cennete ulaştırır.

 

Cennetten dünyaya, dünyadan cennete revnaktar renkler taşır Yeşilgöz. Kimileyin göğün mavisidir Yeşilgöz’ün rengi, kimileyin çift başlı kartalın koruduğu “dalları yerde kökleri gökte” o görkemli hayat ağacından alır rengini yeşildir cevheri. Kimileyin de varlıkların can bulduğu sularından şahlanan kanatlı Türk atı Tulpar’dan alır rengi, ondandır; Türk mavisidir rengi, feriştelerin firuze gözlerinden alır turkuaz parıltısını. Kim bilir belki varlığa can olan suyuna Keş Dağı Düdeni’nden gelen su da katılıyordur. Zira evrenin varlık tahtı Arş’ın dünyayı ana şefkatiyle sarmalayıp koruyan kolu olan Kaf Dağı’nın yükseltilerinden biridir Keş Dağı. Bundandır, 18 bin âlemin gözü vardır dünyada; evren dünyayı Yeşilgöz’den temaşa eder.

 

Yeşilgöz âlemlerin kalp gözü, evrenin varlıklara can olan göz bebeğidir. Yeşilgöz ve çevresinde varlık en göz alıcı hâlleriyle şavkıyıp durur. Kalbin varsa bir kulak ver; Şahı Şehsüvar Ali’nin sadasını işiteceksin. Eğil bir bak; Düldül’ün öte diyarları sesleyen toynaklarının toprağı hıçkırttığını göreceksin. Dön bir bak, yanın yören Şahı Merdan Haydarı Kerrar’ın Zülfükar’ının varlığı biçimlendiren çizikleriyle doludur. Bir dur düşün; Yeşilgöz, tüm varlığın göz alıcı güzelliklerini takıp takıştırmış harikuladelikler diyarıdır. İnsan, var olduğu gibi insan olmanın hazzını ve huzurunu, mutluluk ve sekinetini Yeşilgöz’de hisseder; iliklerine kadar…

 

Ali Ömer Akbulut

 

Evelâhir Sayı - 6