PROF. DR. MEHMET ÖZKARCI: "KAYNAKLARA GÖRE ESHAB-I KEHF OLAYI AFŞİN'DE GERÇEKLEŞİYOR"

Sanat tarihçisi ve KSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Özkarcı’yla Eshab-ı Kehf’e dair yaptığı çalışmaları konuştuk. Özkarcı hem 2007’de yayımlanan Türk Kültür Varlıkları Envanteri: Kahramanmaraş adlı 2 ciltlik eserinde hem de 2012’de çıkan Uluslararası İnanç Turizmi ve Eshab-ı Kehf Sempozyumu adlı kitaptaki bildirisinde konuyu etraflıca işlediğini belirtmiştir.

 

Eshab-ı Kehf olayının Türk-İslam kültürü içindeki yerini kısaca anlatır mısınız?

Eshab-ı Kehf olayı, ulaştığımız kaynaklara göre, İslamiyet öncesinde, Hristiyanlık döneminde vuku buluyor. Hz. İsa efendimizin getirmiş olduğu İslam’a iman eden gençlerin mağaraya sığınma olayını milattan sonra birinci yüzyıl içerisinde gerçekleştiği şeklinde bilgiler var. Kaynaklarda böyle geçiyor. Ama bu ne derece doğru, ne derece yanlış bilemiyoruz. Malûmunuz olduğu gibi Rabbim tarafından İslamiyet öncesinde de peygamberlerine göndermiş olduğu bütün dinlerin ortak adı İslam’dır. Daha sonradan Hristiyanlık, Yahudilik gibi isimler alıyor. Yani o açıdan Hz. İsa peygamberimize de gönderilen dinin adı İslamiyet’tir. Hak dinlerin hepsinin ortak adı İslamiyet’tir. Belirttiğimiz gibi bu olay, Hz. İsa peygamberimizin vefatından kısa bir süre sonra vuku buluyor. Eshab-ı Kehf olayı hakkında en sağlıklı ve geniş bilgiyi Kur’an-ı Kerim’den öğreniyoruz. Kur’an-ı Kerim’de 18. surenin ismi Kehf’tir. Kehf, Arapça mağara demektir. Eshab-ı Kehf ise kelime anlamı itibarıyla “Mağara Arkadaşları” manasına gelir. Kehf suresinin 9. ayetten başlayıp 26. ayete kadarki bölümü sadece Eshab-ı Kehf olayına ayrılmıştır. Onun için de sureye Kehf adı verilmiştir. Bu olaya Kur’an’da ayrıntılı bir şekilde yer verildiği için, Müslümanlar da sahip çıkmıştır.

 

Yine kaynaklara göre olay, Dakyanos zamanında geçmiştir. Bazı kaynaklarda putperest Dakyanos Şakamnos’un, Fars melîklerinden Melîkü’l-Cabbar Dakyanus olduğu, Efsus’u, şimdiki adıyla Afşin’i başkent yaptığı; bazı kaynaklarda ise Roma İmparatoru Sezar Neron (54-68) döneminde Kapadokya Eyâleti’ne bağlı Arabissos (Afşin) şehrinin valisi olduğu ifade ediliyor. Eshab-ı Kehf olayı günümüz için de söylemek gerekirse hem İslam hem de Hristiyan dünyası için oldukça önemlidir. Hristiyanlar için önemi, kendi dönemlerinde vuku bulmasındandır. Müslümanlar içinse, Kur’an-ı Kerim’de genişçe yer verilmesinden dolayıdır.

 

Hristiyan kaynaklarda da Eshab-ı Kehf geçiyor mu?

 

Tabii ki… Hristiyanlar, “Yedi Uyurlar”ı aziz olarak kabul ederler. Ayrıca Eshab-ı Kehf olayına Musevi ve Hint kutsal kitaplarında da yer verilmiştir.  Mesela mağara arkadaşlarının yedi kişi olması bize Hristiyan kaynaklarından geçmedir. Hristiyan kaynaklarında Eshab-ı Kehf “Seven Sleepers”, yani “Yedi Uyurlar” diye geçer.

 

Eshab-ı Kehf mağarasının bulunduğu kayalık tepe, Antik Çağ’dan bu yana kutsal sayılmış. Mağaranın içinden çıkan su, ziyaretçiler tarafından zemzem gibi kutsal kabul edilir. İçilebilir, çok nefis bir sudur. Eshab-ı Kehf, Bizans devrinde, Selçuklular’ın fethinden sonra hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından kutsal bir mekân kabul edilmiş, ziyaret edilmiştir.

 

Eshab-ı Kehf/mağara arkadaşları kimlerdir?

 

Eshab-ı Kehf, Roma döneminde putperest Dakyanus’un zulmünden kaçarak bir mağaraya sığınan ve burada Allah’ın izniyle yıllarca uyuyup, tekrar Allah tarafından uyandırıldıktan sonra, tekrar vefat eden Yemlihâ, Mislina, Mekselinâ, Mernûş, Debernûş, Şaznûş, Kefestatyûş isimlerinde inançlı yedi genç ile köpekleri Kıtmir’den oluşur. Kur’an-ı Kerim’de Rabbim Kehf suresinin ilgili ayeti kerimesinde buyuruyor ki insanlar tarafından mağara arkadaşlarının sayısının 3, 5 ve 7 diye söylense de, onların sayılarının ancak Allah tarafından bilindiği ve onlar hakkında bilgisi olanın çok az olduğunu belirtmiştir. Fakat kaynaklarda mağara arkadaşlarının yukarıda isimleri zikredilen 7 kişiden ibaret olduğu kaydedilmiştir.

Eshab-ı Kehf mağarasının farklı yerlerde olduğuna dair de rivayetler var. Fakat Afşin’de olduğu mahkeme kararıyla kesinleşmiş gibi. Hocam söylentiler nedir? Mahkeme süreci nasıl gerçekleşti?

Sadece Türkiye’de -Afşin, Tarsus, Efes- değil, dünyanın -Asya, Avrupa ve Afrika- üç kıtasında Eshab-ı Kehf şekliyle adlandırılan mağaralar var. Fakat yapmış olduğum araştırma ve incelemelerde gördüm ki hem kaynaklarda hem de Kur’an-ı Kerim’de, mağaranın özellikleri ve coğrafi konumu hakkında oldukça geniş bilgi veriliyor. Kur’an’da verilen bilgilerle Afşin Eshab-ı Kehf’teki mağaranın özellikleri birebir örtüşüyor. Coğrafyacılar, müfessirler ve İslam alimlerinin de çoğunluğu, burayı ziyaret etmişler ve Eshab-ı Kehf olayının bu mağarada gerçekleştiğinde mutabık kalmışlar. Bu müelliflerin en meşhurlarından biri İbnü’l-Adim’dir. 1237-38 yıllarında Efsus’a (Afşin) uğramıştır. İbnü’l-Adim, Afşin’deki Eshab-ı Kehf’i ziyaret ettiğini, Kur’ân-ı Kerîm’de bahsi geçen yerin burası olduğunu belirtmektedir. Yine Memlûklu döneminde yaşayan Müverrih İbn Ayas (14481528), Afşin Eshab-ı Kehf’e geldiğini, mağaranın önünde önceden kilise olduğunu ve daha sonra bunun yerine Müslümanlar tarafından büyük bir cami yapıldığını yazmıştır. Haleb Vilâyeti Salnâmesi’nde, Efsus’un (Afşin) adı Yarpuz olarak kaydedilmiş ve kasabanın civarındaki Benahliyus Dağı’nda Eshab-ı Kehf Mağarası’nın olduğu belirtilmiştir. Vamık Şükrü, Eshab-ı Kehf’in yerinin özellikle Efsus (Afşin) olduğunu zikreder. Ve ekler, Efsus kelimesi ahenk olarak Tarsus’a benzediği için, birbiriyle karıştırılmıştır. Tüm bunlardan çıkarılacak sonuç: Bütün kaynak ve bilgiler Eshab-ı Kehf olayının Afşin’deki mağarada gerçekleştiğini işaret etmektedir. Mehmet Göçer… Bilmiyorum daha önce ismini duydunuz mu? Kendisi Kahramanmaraş’ın duayen gazetecilerinden biridir. 

 

Mehmet Göçer bu konuyla ilgili olarak Afşin Mahkemesi’ne 2004 yılında, “tarihî kaynakların belirttiği şekilde Afşin Eshab-ı Kehf Mağarası’na güneşin doğarken ve batarken nasıl düştüğü” konusunda dava açmıştır. İlgili mahkeme, bu davadan dolayı Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nden 3 öğretim üyesini bilirkişi olarak görevlendirmiştir. 2005’te bilirkişilerin, mahkemeye sundukları rapor şu şekilde: “güneşin mağaraya yılın 202 günü girdiği ve tarihî kaynaklarda ifade edildiği şekilde mağaranın içerisini belirli sürelerle aydınlattığını…” Açıp bakalım, Kur’an- Kerim’de ilgili ayet nasıldır: “ ... güneş doğduğu zaman mağaralarının sağ tarafına yönelir, battığında da onları sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı)”. Ayrıca belirteyim, dünyada böyle bir dava başka hiçbir yerde görülmemiştir; bu dava, alanında tek örnek. Tarihe bakıyoruz, burada Anadolu Selçuklu, Dulkadir Beyliği ve Osmanlı Devleti zamanında vakıflar yapılmış, üstelik bu vakıflar gayet de zengin. Dolayısıyla hem bilirkişilerin tespiti, hem de tarih “Eshab-ı Kehf olayının Afşin’deki mağarada gerçekleştiğini” göstermektedir. Tabii yine en doğrusunu Rabbim bilir. Ben bu konuda ulaştığım bütün bilgileri Türk Kültür Varlıkları Envanteri Kahramanmaraş 46 adlı eserimde yazdım. Verdiğim bilgilere karşı herhangi bir itiraz, bugüne kadar gelmedi. 2012’de Kahramanmaraş Valiliğimizle organize ettiğimiz Uluslararası İnanç Turizmi ve Eshab-ı Kehf Sempozyumu’nda -sempozyum bildirileri kitap olarak da yayımlandı- aynı bilgileri paylaştım, bildiri olarak sundum.

 

Afşin’de bulunan, Eshab-ı Kehf Külliyesi’nin tarihini merak ediyoruz. Külliye, kervansaray, cami ne zaman inşa edilmiş?

 

Kur’ân-ı Kerîm’de, Eshab-ı Kehf olayına şahit olan insanlar tarafından mağaranın yanı başına bir mescid (kilise) yapıldığı ifade edilmektedir (Kehf Sûresi, âyet: 21). Hristiyan kaynaklarında, yedi uyurun İmparator II. Theodoius’un saltanatının 38. yılında bulunduğu zikredilmekte ve buna göre kilisenin 446 yılı civarında inşâ edildiği ortaya çıkmaktadır.

 

Eshab-ı Kehf Külliyesi’nde ribat, cami ve han vardır. Bunlar, gelen ziyaretçilerin ihtiyaçlarının karşılanması ve konaklamaları içindir. Anadolu Selçukluları’nın Maraş Emîri Nusretüddin Hasan Bey tarafından 1215-1234 yılları arasında yapılmıştır. Daha sonra külliyeye Dulkadir Beyliği (1337-1522) ve Osmanlı Devleti zamanında bazı yapılar ilâve edilerek büyütülmüştür. Alâüddevle Bey medrese, babası Süleyman Bey buk’a yaptırır. Buk’a günümüze gelmemiştir. Alâüddevle Bey’in hanımı Şems Hatun ise külliyede Kadınlar Mescidi’ni yaptırmıştır. Külliyeye en son Paşa Çardağı ilave edilir. Bu da Osmanlılar döneminde inşâ edilmiştir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla, dünyanın muhtelif yerlerindeki diğer Eshab-ı Kehf’lerde böyle muhteşem bir külliye bulunmuyor. Afşin, bu anlamda da tek örnek olarak kaldığı gibi Kahramanmaraşlılar, çocuklarına –mağaraya sığınan arkadaşların adlarını koyarlar; bu isimlere en çok Kahramanmaraş’ta rastlanır. Bu durum, Kahramanmaraşlıların Eshab-ı Kehf olayını tarih boyunca benimsediğini ve canlı tuttuklarını gösterir.

 

Eshab-ı Kehf Külliyesi’ne dair birçok çalışma yapıldı bugüne kadar. Yeni çalışmalar yapmak, projeler geliştirmek isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

 

Dünyada bir örneği daha olmayan Afşin Eshab-ı Kehf Külliyesi, “İnanç Turizmi” açısından oldukça büyük öneme sahiptir. Burası “2015 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi” ne kaydedilmiştir. Kültür ve Turizm Bakanlığımızın inanç turizmi listesinde Eshab-ı Kehf geçmemektedir. Tavsiyem, öncelikle bu listeye Eshab-ı Kehf Külliyesinin eklenmesidir.

 

Ömer Yalçınova 

 

Evelahir Sayı-5