MARAŞ HARBİ’NİN DRAMI: KAÇ KAÇ HADİSESİ

 

Şehrin yangın yerine dönmesi, sayısız can ve mal kaybının yaşanmasından dolayı 29 Ocak 1920’den itibaren kadın ve çocukların civar köylere hicreti olan “Kaç Kaç” hadisesi başlar.

 

30 Ekim 1919’da Maraş’ı İngilizlerden devralan Fransızlar, gelir gelmez şehrin asayişini ortadan kaldırmıştı. Bu hususta gönüllü müttefikleri olan Ermenileri sonuna kadar kullanmakta tereddüt etmeyen Fransızlar, şehri büyük bir gerilim atmosferine sürüklemişlerdir.

 

Fransızların Adana ve Antep üzerinden şehre düzenli olarak asker ve cephane sevkiyatı yapması, şehre getirilen Ermeni lejyonları ve Maraş Ermenilerinin artan taşkınlığı hadisesiz gün geçmemesine sebep olmuştu. Şehir içinde ve dışında gerçekleşen olaylar şehrin çok hızlı bir şekilde harbe sürüklenmekte olduğu kanaatini kesinleştirmiştir. Bu sebeple Maraşlı, özellikle “Bayrak Hadisesi”nden sonra harbe yönelik bir teşkilatlanmaya girişmekte gecikmeyecektir. Maraşlı yaklaşmakta olan fırtınaya hazırlıksız yakalanmamıştır. İmkânları ölçüsünde şehir içi harbin gerektirdiği tüm askeri ve lojistik hazırlığını yapmıştır. Arslan Bey liderliğindeki Heyet-i Merkeziye (Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyeti) tüm mahallelerde teşkilatlanmış, çetelerin askeri eğitimlerini gerçekleştirmiş, silah ve cephane temini konusunda her türlü imkânı değerlendirmiş, mahallelere erzak, ilaç vb. malzeme depolamaya başlamış ve şehir içi harp planlarını ve görev taksimatını gerçekleştirmiştir. Pazarcık, Eloğlu (Türkoğlu), Elbistan, Yenicekale gibi çevre ilçe ve merkezlerdeki teşkilatlanma ve faaliyetlerle de eşgüdüm hâlinde mücadeleye hazırlanmıştır. Ayrıca M. Kemal Paşa önderliğindeki Millî Kurtuluş Harekâtı ile sürekli bir irtibat hâlinde işgali ve gelişmeleri ulusal bir mesele olarak tüm vatan sathında duyurmayı başarmıştır. Fransızlar 21 Ocak 1920’de harbi başlattıklarında ilk şaşkınlıkları karşılaştıkları organize direniş ve dişe diş mücadele olmuştur. Düşman, Maraşlının bu derece bir hazırlığa sahip olduğunu ve harp kabiliyetine ulaştığını tahmin edememişti.

 

22 gün geceli gündüzlü devam eden Maraş Harbi, Fransız ve iş birlikçisi Ermenilerin şehri hedef ayırt etmeksizin düzenli olarak top ve tüfek atışı altına aldığı bir ortamda cereyan etmiştir. Ayrıca çıkan yangınlar da şehirdeki korkunç tahribatı artırıyordu. Böyle bir ortamda en büyük zararı her zaman sivil ahali görür. Maraş’ta da aynısı oldu.

 

Top ve kurşun yağmuru, patlayan bombalar ve yangınlar şehirdeki sivil kayıplarını her geçen gün artırıyordu. Fransızların kışladan top atışlarıyla şehri bombardımana tutmaları ve kiliselerin makinalı tüfek atışlarının her tarafı delik deşik etmesiyle yaşanan vahşet ve dehşet, sivil ahalinin takatini de bitirme noktasına getirir. Daha bir hafta geçmeden şehir harabeye ve bir yangın yerine döner. Sayısız can ve mal kaybı yaşanır. İşte bu sebeple 29 Ocak 1920’den itibaren sivil halkın şehirden civar köy ve ilçelere hicreti olan meşhur “Kaç Kaç” hadisesi başlar.

 

“Kaç Kaç” Maraş İstiklal Mücadelesinin en mühim ve dramatik hadiselerinden birisidir. Düşman ateşi altında ve çok büyük zorluklarla gerçekleşen “Kaç Kaç” arkasında büyük acılar da bırakmıştır.

 

“Kaç Kaç”ın temel sebepleri şu şekilde sıralanabilir;

Sivil can kayıplarını engellemek,

- Savaşmakta olan çetelerin aileleri bakımından gözlerinin arkada kalmaması,

- Şehirdeki erzak ve malzeme sıkıntısını azaltmak,

- Sivil ahalinin açlık tehlikesi yaşamaması,

- Şehrin düşmesi hâlinde sivil halkın Ermeniler tarafından katledilmesine mani olmak.

 

Tarihe “Kaç Kaç” diye geçen bu büyük hadisede halkın göç istikâmeti; Batı Cephesinde daha ziyade kuzeybatı yönünde gerçekleşmiş ve bir kol Kazma Bağları ve ötesine uzanırken, diğer bir kol ise daha uzağa Göksun, Çardak tarafına doğru genişlemiştir. Doğu Cephesinde ise halk Dereli, Göllü, Kerhan ve Bertiz köylerine doğru yönelirken, bir kısım ahali de Pazarcık istikâmetine doğru yol almıştır. 

 

Göç dalgası şehrin değişik mahallelerinde tamamen veya kısmî bir şekilde gerçekleşir. Ermeni mahallelerinden uzak olan yerlerde “Kaç Kaç”a katılım daha yoğun olmuş ve bu mahalleler zaman içinde neredeyse tamamen boşalmıştır. Düşman tarafından tamamen çevrili veya “Kaç Kaç” istikâmeti Ermeni mahalleleri ile kesilmiş olan yerlerde ya kısmî bir göç yaşanmış veya tamamen mahsur kalmışlardır. Bu sebeple Cığcığı (Hayrullah), Hoca Durdu (Hayrullah), Boğazkesen, Bektutîye (Fevzi Paşa), Restebaiye (Gazi Paşa), Şıh mahalleleriyle kısmen düşmanla çevrili olan Çavuşlu mahalleleri “Kaç Kaç”a katılamamış ve harbin sonuna kadar katliam tehdidine açık kalmışlardır.

 

O günkü Maraş’ın Müslüman nüfusu göz önüne alındığında “Kaç Kaç”a katılan nüfus miktarının binlerle ifade edilebilecek sayıda olduğunu tahmin etmek zor değildir. Konuyla alakalı sayısal bir verinin mevcut olmaması net bir rakam verilmesini zorlaştırıyor. Ancak Maraş’ın hemen hemen her ailesinde eskiden beri “Kaç Kaç” hatıralarının nesilden nesile aktarılıyor oluşu bu olayın tüm şehri etkisi altına aldığının da ispatıdır. Tarihler 8 Şubat’ı gösterdiğinde Maraşlı için harbin en zorlu ve heyecanlı günleri başlar. Seyyar Tümen Komutanı Albay Norman, emrinde 2 süvari birliği ve 2 piyade taburundan oluşan bir alay Fransız askeriyle İslahiye üzerinden Maraş’a ulaşarak Mercimek Tepe’yi işgal etmeyi başardı. Norman, yanında biri uzun menzilli bir top bataryası ve ağır silahlar ve yüklü miktarda askeri malzeme de getirmişti. Top bataryasını Mercimektepe’ye konuşlandıran albay, bir taraftan şehri bombardıman altına alırken bir yandan da Şekerdere-Karamanlı istikametinden şehre girmeye çalışmaktadır.

 

Her ne kadar Karamanlı Fakısı Hacı Hasan Efendi emrindeki çetelerle müthiş bir direniş sergileyerek, Fransızları Şekerdere hattında tutmayı başarmışsa da şehrin Kışla ve Mercimektepe istikametlerinden karşılıklı topçu ateşi altına alınmış olması “Kaç Kaç”ın 8 Şubat’tan itibaren daha da hızlanmasına sebep olur. Düşmanın Maraş’tan çekildiği 12 Şubat’a kadar da ardı arkası kesilmez.

 

Yaklaşık 2 hafta süren “Kaç Kaç Hadisesi”, çok büyük zorluklar içinde gerçekleşmiştir. Kış mevsiminin en şiddetli zamanlarıydı ve Maraş’ta emsaline az rastlanır bir kış yaşanıyordu. Kar, tipi ve fırtınaların birbirini kovaladığı Maraş’ta sıcaklığın -18/-20 derecelere kadar düştüğünü karşı taraf kaynakları da doğrulamaktadır.

 

Kar, fırtına ve dondurucu soğuklara rağmen binekli veya bineksiz bir hâlde yanlarına alabildikleri az miktar eşya ve yiyecekle dağlık alanlara doğru tırmanan ahalinin hicreti sayısız dramlara sahne olur. Üstelik düşmanın göç yolundaki ahali üzerine kışladan topçu atışları ve yollar üzerindeki Ermeni evlerinden kurşun ve taş yağmuru eksik olmuyordu.

 

Namüsait şartlar altında Maraş’tan köylere doğru gerçekleşen bu hicret hadisesinde çok sayıda insanımız donmuş, top ve tüfek ateşleri altında şehiden vefat etmişlerdir. Soğuktan hastalanan ve donan uzuvları kangrene dönüşenlerin durumu da ayrı bir faciadır.

 

“Kaç Kaç Hadisesi”nde en çok mağdur olanlar ise küçük yaştaki çocuklar ve bebekler olmuştur. Çok sayıda çocuk ve bebek takati kesilmiş anne ve babalarının kolları arasından kar yığınları arasına düşüp kalarak, tekrar dönüp almak üzere yol kenarlarına bırakılarak, yere yığılan anneleriyle birlikte donarak Maraş’ın istiklalin en küçük şehitleri oldular.

 

Göç güzergâhı boyunca ağaç ve çalı diplerinde, kaya kovuklarında, yol kenarlarında donmuş veya donmak üzere bir hâlde küçük çocuk, bebek, kadın ve ihtiyarlar eksik olmuyordu. Bunlar içinde nadiren de olsa mucizevi bir şekilde hayata tutunanlar da oluyordu. Harbin en küçük gazileri olan bu küçük çocuk ve bebekler diğer çocuklarını yakın köylere yerleştiren aileleri tarafından geri dönülerek bırakıldığı yerden alınıyor veya arkadan gelmekte olan “Kaç Kaç Muhacirleri” tarafından bulunarak kurtarılıyordu.

 

Merhum ninem de (Hatice Feride Kanadıkırık, 1919-2006) bırakıldığı karlar arasından kurtarılarak hayata tutunan “Kaç Kaç” gazisi bir kundak bebeğidir. Kendisinin anlatımına göre; harpte yaklaşık 6 aylık bir bebek olarak “Kaç Kaç” kafilesindedir. Batı Cephesinde Kazma Bağlarına doğru yol alan kafilede bulunan annesi Şerife Hatun yorulunca ninemi kız kardeşine verir. Bir müddet sonra o da yorulunca evin hizmetinde bulunan genç bir kıza emanet eder. O da bir müddet sonra takati kesilince kimseye haber vermeden ninemi yol kenarına bırakarak kendini kurtarmaya bakar. Ancak eceli yetmemiştir. Arkadaki kafilede bulunan ağabeyi tarafından fark edilir ve bırakıldığı karlar içinden alınarak annesine yetiştirilir.

 

Ninemin yaşadığı, “Kaç Kaç”ın sayısız hatıralarından sonu sevinçli bitenlerindendir. Ancak donan bebek ve çocukların aileleri ise hayatlarının sonuna kadar bu acıyla yaşamak zorunda kalmışlardır. “Kaç Kaç”, hakkında müstakil eserler yazılacak ve belgeselleri çekilecek büyük bir dram, Maraş tarihinde göz ardı edilemez bir hadisedir. Maraş Harbi’nin gerçek boyutlarının anlaşılmasında “Kaç Kaç Hadisesi” asla göz ardı edilemez.

 

İbrahim Kanadıkırık

 

Evelâhir Sayı - 14