MARAŞ MİLLİ MÜCADELESİ’NİN ÖNCÜ İSİMLERİ
Gösterdiği fedakarlıklar nedeniyle TBMM tarafından şahsa sunulan İstiklal Madalyası, Maraş söz konusu olduğunda şehre verilmiştir. Çünkü Maraş’ta genç-yaşlı, kadın-erkek, çocuk-yetişkin demeden her kesimden insan, şehri birlikte savunmuşlardır. Sayısız kahramanı vardır Maraş’ın.
20. asrın başında meydana gelen Cihan Harbi’nin gizli ve açık tüm gündemi Bereketli Hilal coğrafyasının üzerine olmuştur. Kuzeyde Anadolu, Suriye, Lübnan ve Kudüs ile birlikte güneyde Mısır, doğuda ise Basra Körfezi’ne kadar tüm Irak coğrafyası İtilaf Devletlerinin hedefi olmuş, I. Dünya Savaşı sona erdiğinde ise önceden yapılan gizli antlaşmalara uygun olarak bu bölgeler işgal edilmiştir. Maraş ve çevresi bu planlar çerçevesinde önce 22 Şubat 1919’da İngilizler tarafından işgal edilmiştir.
Bölgedeki Ermeni azınlığın hedeflerine ve isteklerine uygun yürümeyen İngiliz işgal süreci sekiz ay kadar sürmüştür. İngiltere ve Fransa arasında Musul ve çevresiyle ilgili yaşanan anlaşmazlık neticesinde bu iki işgalci devlet kendi aralarında yeni bir antlaşma yaparak bölgenin yeniden taksimi üzerine anlaştılar. 15 Eylül 1919’da imzalanan Suriye Antlaşması ile Maraş, Antep, Urfa ve çevresi İngilizler tarafından Fransızlara bırakılmıştır. Bu durum, Fransa için verimli tarım arazileriyle kaplı Bereketli Hilal coğrafyasının ele geçirilmesi anlamına gelmiştir. Fransızlar, bölgedeki hâkimiyetlerini güçlü kılmak adına azınlık durumundaki Ermeniler ile işbirliği yapma yolunu tuttular. Asırlardır Türklerle birlikte yaşayan, iş yerlerinde ortaklık yapan, evleri iç içe geçmiş mahâllelerde oturan Ermeniler, Fransızların kendilerine müstakil bir devlet kuracaklarına dair yalanlarına itibar ettiler.
Boş hayallere kapılan Ermeniler, Fransızların da desteğiyle silahlanıp Müslüman ahâliye zulmetmeye başladılar. Fransızların şehre gelişiyle birlikte şehirde can güvenliği sona erdi ve hemen her sokakta Türk ve Müslüman ahâliye saldırılar başladı.
İşgalin ikinci günü hamamdan çıkan kadınlara saldırıldı. Fransız işgalinin üzerinden bir ay geçmemişti ki Maraş Kalesi’nde asırlardır dalgalanan Türk bayrağı indirildi. Genç ve yaşlı ayrımı yapılmaksızın gece ve gündüz sokaklarda insanlar öldürüldü.
Maraş hâlkı, Aslan Bey, Şeyh Ali Sezai Efendi, Zülkadiroğlu Süleyman Bey, Fatmalıoğlu Derviş, Hafız Ali Efendi, Mıllış Nuri, Evliya Efendi, Çuhadar Ali, Muallim Hayrullah, Abdal Hâlil Ağa, Orçanoğlu Mustafa Bey, Muharrem ve Zafer Bayazıt beyler gibi onlarca kahramanın etrafında bir araya gelerek kahramanlık destanı yazdılar. 22 gün 22 gece süren Maraş İstiklal Harbi’nde Ermenilere ve Fransızlara karşı hâlkın önüne düşerek, “Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzar olamaz!” diye haykıran kahramanlarımızdan bazılarını daha yakından tanıyalım.
Şeyh Ali Sezai Efendi
Maraş’ın son dönemlerde çıkardığı en büyük alimlerinden biridir. Dedesi Emir Abdülcelil Efendi’den hareketle soyunun Hz. Hüseyin’e kadar dayandığı bilinmektedir. Hacı Ahmet Efendi ve Fatma Hatun’un evladı olarak 1867 yılında dünyaya gelen Şeyh Ali Sezai Efendi, ilk eğitimini Maraş’ta almıştır.
Genç yaşta Rufai-Kadiri Şeyhi Şakir Efendi’ye intisap eden Şeyh Ali Efendi, yirmi dört yaşına geldiğinde şeyhi Şakir Efendi’den icazet almıştır. Rufai-Kadiri hilafetini aldıktan bir müddet sonra Nakşibendi Şeyhi Darendeli Muhammed Hilmi Efendiden de icazet alarak Maraş ve çevresinde ilmiyle tanınmış, mutasavvıf olarak üne kavuşmuştur. Şeyhi Şakir Efendi’nin vefatı üzerine onun postuna oturmuş, Hatuniye Mahâllesi’nde irşad vazifesini sürdürmüştür.
yi derecede Fransızca bilen Şeyh Ali Sezai Efendi, Arapça ve Farsça gibi doğu dillerine de hâkim âlim zattır.
Maraş’ın İngilizler tarafından işgali üzerine sessiz kalmamış, yalan ve iftiralara karşı Maraş hâlkının haklarını savunmuştur. İngiliz İşgal kuvvetleri siyasi komiseri Hasan Rufai Bey ile kurduğu dostluk vasıtasıyla İngilizlerin Maraş’ı işgal süreçlerinde Ermenilerin yalanlarına uymalarının önüne geçmiştir. İngilizlerin şehri terk etmesi ve yerine gelen Fransızların ise Ermeni komitacılarla işbirliği yapması üzerine Şeyh Ali Sezai Efendi, Maraş hâlkına manevi liderlik yapmıştır.
Maraş’ın ileri gelenleri ile görüşüp önce bir teşkilat kurulmasını sağlamış, gençlerin teşkilata girmeleri için gayret göstermiştir. Aslan Bey ile birlikte Maraş Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruluşunda yer almıştır. Bayrak Olayı sırasında “Hürriyeti olmayan beldede Cuma namazı kılınmaz!” fetvasını vermiş, hâlk ile birlikte Maraş Kalesi’ne yürümüştür. Maraş İstiklal Harbi’nde Ulu Camii ve çevresini milli kuvvetlerin merkezi hâline getirmiş, savaşın başından sonuna Aslan Bey ile birlikte hareket ederek Maraş kahramanlık destanının manevi önderi olmuştur.
Milli Mücadele sonrasında bir müddet Maraş ve çevresindeki kazalarda gezici vaizlik yapan Şeyh Ali Sezai Efendi, 1937 yılında vefat etmiştir.
Arslan Bey
Kafkas göçmeni bir aile olan, Hasanbeyzade Abdullah Bey ile Nezire hanımın oğlu olarak 1886 yılında, o zaman Elbistan’a bağlı bugün ise Göksun sınırları içerisinde olan Fındık Köyü’nde dünyaya gelmiştir. İlk ve orta öğrenimini Elbistan’daki İptidai Mektebi ile Elbistan Rüştiyesi’nde tamamlayan Arslan Bey, 1908 tarihinde Hâlep’e gitmiştir. Burada polislik mesleğine başlayan Arslan Bey, Beyrut ve çevresinde devlet görevlerinde bulunmuştur. Meşrutiyet ilanının ardından Teşkilat-ı Mahsusa içerisinde görev almıştır. I. Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile Osmanlı Devleti fiilen tarih sahnesinden çekilince memleketine dönme kararı almıştır. Maraş’a döndüğünde şehrin Fransız işgali altında olduğunu görmüştür. Maraş Mutasarrıfı Ata Bey ile görüşüp şehirde bir milli teşkilatın kurulması fikrini ileri sürdüğünde İttihatçı olmakla suçlanmış ve gerekli desteği bulamamıştır. Çok geçmeden kendisi gibi milli hislerle yüreği yangın yeri olan Vezir Mehmet, Evliya Efendi, Şeyh Ali Sezai Efendi ve Tapucu Faik gibi kişilerle bir araya gelerek Maraş Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı’nı kurmuşlardır. Şeyh Ali Sezai Efendi’nin de desteğiyle teşkilatın başına getirilmiştir.
Sütçü İmam
Sütçü İmam’ın asıl adı, İmam Ali’dir. Maraş’a Dulkadiroğulları döneminde yerleşmiş olan Bektut Türkmen Aşireti, bugün Çınarlı Cami olarak bilinen caminin etrafına kümelenmiş hâlde yaşamaktaydılar. Sütçü İmam da bu aşiretin bir mensubu olarak Uzunoluk Caddesi’nde küçük bir süt dükkanında süt satarak geçimini temin ediyordu. Arada Çınarlı Cami’nde vakit namazlarını da kıldırıyordu. Her Maraşlı gibi şehrin önce İngilizler sonra da Fransızlar tarafından işgal edilmiş olmasından büyük üzüntü duyuyordu. İşgalin ardından Ermenilerin şımarık hareketlerinden duyduğu rahatsızlığı esnaf arkadaşlarıyla ve camiye gelen cemaatle dertleşiyordu. Bir taraftan da bir kalkışma esnasında lazım olacağını düşündüğü silahını dükkandaki küçük çekmecesinde hazır tutuyordu.
Maraş Milli Mücadelesinin ilk kurşununu atan kişi Sütçü İmam’dır. Uzunoluk Hamamı’ndan çıkan Müslüman kadınlara saldıran Fransız askerlerine silahıyla karşılık vermiştir (31 Ekim 1919 Uzunoluk Hadisesi). Bir Fransız askerini öldüren bir diğerini de yaralayan Sütçü İmam, esnafın uyarıları üzerine olay yerinden ayrılıp Bertiz’in Maksutlu köüne gitmiş, bir müddet burada saklandıktan sonra Muharrem ve Zafer Bayazıt beylerin oluşturduğu Bertiz Çetesi’ne katılıp Maraş’a gelerek Milli Mücadele’ye dâhil olmuştur. Milli Mücadele bittikten sonra savaşta gösterdiği yararlılıklardan dolayı Sütçü İmam’a Maraş Belediyesi’nde odacılık vazifesi, sonrasında ise Maraş Kalesi’nde resmi günlerde ve törenlerde kullanılan tarihi topun mesuliyeti verilmiştir.
25 Kasım 1922 tarihinde TBMM tarafından Abdülmecit Efendi hâlife ilan edildiğinde, hâlifeliğin ilanı 101 pare top atışıyla hâlka duyurma vazifesi Sütçü İmam’a verilmiştir. Maraş Kalesi’ndeki topun ateşlenmesi vazifesini yerine getirdiği sırada ısınan top namlusu patlamış ve bu patlama sonrasında Sütçü İmam ağır yaralanmıştır. Vücuduna saplanan şarapnel parçalarından dolayı Alman Hastanesi’nde tedavi altına alınan Sütçü İmam kurtarılamamış ve vefat etmiştir.
Abdal Hâlil Ağa
Maraş’ta yaşayan Abdal Aşireti’nin reisi olan Abdal Hâlil Ağa, 1872’yılında Maraş’ta dünyaya gelmiştir. Aile tarihi ile ilgili ayrıntılı bilgi bulunmamakla birlikte mensubu olduğu aşiretin, yaz aylarında Maraş ovasında tarımla uğraşan, diğer zamanlarda ise düğünlerde ve özel günlerde davul çalarak geçimlerini sağladıkları bilinmektedir. Horasan bölgesinden Beydilli Aşireti’nin bir kolu olarak Maraş’a gelmiş olan Abdallar Aşireti, Maraş’ta asırlardır varlıklarını sürdürmektedir.
Abdal Hâlil Ağa, Maraş’ın işgal edildiği 1919 yılında Abdallar Aşireti’nin davulcu başı konumundaydı. İngilizlerin Maraş’tan çekileceğini ve yerine Fransızların geleceğini haber alan Ermeni topluluğu, Fransızları büyük bir eğlence tertip ederek karşılamaya karar verdiler. Fransız askerlerini ve onlarla birlikte gelecek olan Ermeni Lejyonerlerin geçeceği sokakları süslemeye başladılar. Yol güzergâhına sıralanmış Ermeni kadınlar ve erkekler alkış tutacaklar, Fransızları öven nümayişlerde bulunacaklardı. Ermenilerin lideri olan Agop Hırlakyan, Fransız askerlerini ve Ermeni Lejyonerlerini davullar ve zurnalar eşliğinde karşılamanın daha etkili olacağını düşünerek oğlu Setrek’i, Abdallar Aşireti’nin reisi durumundaki Davulcubaşı Hâlil Ağa’nın yanına gönderdi. Setrek Hırlakyan babasının planını Abdal Hâlil Ağa’ya anlattıktan, davulcuların alacağı parayı söyledikten sonra bir kese içerisinde bir miktar parayı önden ödemek isteyince beklemediği bir cevap ile karşılaştı. Abdal Hâlil Ağa elindeki çomağı ile davulunu gösterip “Bilirim paranız çok, bizim de bu paraya ihtiyacımız var. Fakat bu bir din bahsidir. Değil birkaç kese para, davulumuzun kasnağını altınla doldursanız, yine de bu çomağı Müslüman kardeşimin bağrına vurmam!” dedi. Bu olay kısa sürede şehirde duyuldu. Ermenilerin ciddi manada moralleri bozulurken Maraş hâlkında kenetlemeye örnek bir hadise olarak tarihe geçti. Maraş Milli Mücadelesi’nin ilk psikolojik safhası böylece kazanılmış oldu.
Abdal Hâlil Ağa ve aşireti Maraş İstiklal Harbi boyunca kahramanca mücadele ettiler. 12 Şubat 1920 günü şehrin tamamen düşman işgalinden arındırılmasının ardından şehri bayram yerine çeviren Abdal Hâlil Ağa ve aşireti, kazanılan zaferi davullar ve zurnalar çalarak günlerce kutladılar. Abdal Hâlil Ağa, Milli Mücadele sonrasında ata-dede mesleğini sürdürdü. Bir müddet daha Abdallar Aşireti’nin reisliğini yapan Abdal Hâlil Ağa 1946 yılında ebedi aleme göç etti.
Süleyman Zülkadiroğlu
Süleyman Zülkadiroğlu, 1883’te Maraş’ta dünyaya geldi. Şehrin yerli ailelerinden olan Süleyman Zülkadiroğlu şehir merkezinde eğitim alıp idadiden mezun olduktan sonra vilayet makamında görev aldı.
Milli Mücadele döneminde Şeyh Ali Sezai Efendi, Arslan Bey, Fatmalıoğlu Derviş ve Vezir Fahı ile birlikte çalıştı. Özellikle çiftliğinin ve arazilerinin bulunduğu Bulanık Köyü’nü bir nevi karargâh olarak kullandı. Şehrin doğu köylerinden çeteler toplayıp ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra Fransızlarla savaşmaları için şehir merkezine sevk etti. Maraş içerisindeki çetelerin erzak ve mühimmat ihtiyaçlarını şahsi hesabından karşılayarak Kurtuluş Savaşı’nda büyük yararlılıklar gösterdi. Maraş İstiklal Harbi sırasında Duraklı, Kuyucak, Alemli ve Sarayaltı mahâllelerinde çetelerin başında düşman kuvvetlerine karşı kahramanca savaştı. Maraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun ardından Antep, İslahiye ve Osmaniye bölgelerinde vazife aldı. Bahsi geçen bölgelerin düşman işgalinden kurtulması için özel çaba sarf etti. Milli Mücadele sonrasında önemli siyasi vazifelerde bulundu. Süleyman Zülkadiroğlu geride kahramanlıklarla dolu bir hayat bırakarak 14 Kasım 1959 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
Orçanoğlu Mustafa Bey
Mustafa Bey, Orçan bölgesinde bulunan Kümperli Köyü’nde, tarım arazileri bakımından varlıklı bir aile olan Orçanoğlu ailesinin bir ferdi olarak 1893 yılında dünyaya gelmiştir. Babası Mehmet Efendi ve annesi Hüsne Hanım’ın ikinci oğulları olarak dünyaya gelen Mustafa Bey, Balkan Savaşı döneminde askere alınmıştır. Askerliği bitmeden I. Dünya Savaşı başlayınca güney cephesinde görevlendirilmiştir. I. Dünya Savaşı sırasında önce Hicaz bölgesinde sonra ise Suriye cephesinde savaştıktan sonra esir düşmüştür. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında Maraş’a dönen Orçanoğlu Mustafa Bey, Maraş’ın düşman işgaline uğradığı dönemde Fındıcak Ermenileri ile mücadele etmiştir. Maraş’a Fransız askerlerinin gelmesinin ardından özellikle Fındıcak Ermenilerinin silahlandığını gören Orçanoğlu Mustafa Bey, Düldül Dağı üzerinden Yeşildere oradan da Düziçi’ne giderek buradan silah ve cephane tedarik etmiştir.
Oluşturdukları çete birliği ile Eloğlu ve Orçanbanısı bölgesinde yapılan çatışmalarda Zafer ve Muharrem Bayazıt çetelerine dahil olarak mücadele etmiştir. Bertiz’den gelen çetelere erzak ve mühimmat desteği veren Orçanoğlu Mustafa Bey ve arkadaşları, Maraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun ardından Osmaniye’nin kurtuluşu için mücadele etmiştir.
Milli Mücadele sonrasında tarımla uğraşan ve üç dönem muhtarlık yapan Orçanoğlu Mustafa Bey, 1970 yılında 77 yaşında vefat etmiştir.
Muharrem Bayazıt
Maraş’a Yavuz Sultan Selim döneminde yerleştirilen Bayazıtoğullarından olan Muharrem Bey’in babası Hakkı Bey, annesi ise Emirmahmutoğullarından Hacer Hatun’dur. 1898 yılında Maraş’ta dünyaya gelen Muharrem Bey, ilk tahsilini şehirde tamamladıktan sonra İstanbul’a gitmiştir. İstanbul’da eğitim gördüğü dönemde I. Dünya Savaşı başlamıştır. Gönüllü olarak Çanakkale Cephesi’ne asker yazılan Muharrem Bey, mülazımevvel (asteğmen) olarak Çanakkale Cephesi’nde düşmana karşı savaşmıştır. Burada gösterdiği yararlılıklardan dolayı teğmen rütbesi verilmiş ve bölük komutanlığına atanmıştır. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında orduların terhis edilmesi sonrasında ordudan ayrılmıştır. Bu sırada evlilik kararı almış ve ailesini İstanbul’a götürmek için Maraş’a gelmiştir. Fakat Maraş’ın düşman işgaline uğradığını görünce İstanbul’a dönmekten vazgeçmiştir. Amcaoğlu Zafer Bey ile birlikte Maraş’ın Bertiz bölgesine geçmiş, buradan toplandığı gençlere askeri eğitim vererek onlardan çeteler oluşturmuştur. Bertiz köylülerinin teşkilatlanmasını sağladıktan sonra şehrin düşman işgalinden kurtarılması için harekete geçmiştir. Zafer Bey ile birlikte emrindeki çetelerle Türkoğlu Bababurun’da düşman kuvvetlerini karşılamış, Fransızlara büyük zayiatlar verdirmiştir. Ardından Ceceli, Eloğlu ve Kılılı köylerinde çeteleriyle düşmana karşı set oluşturmuş, İslahiye’den gelecek olan yardımların önünü kesmiştir. Maraş’ın düşman işgalinden kurtulması için sokaklarda çeteleriyle kahramanlık yazan Muharrem Bey, daha sonra Antep ve Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluşunda görev almıştır. Şehri için Maraş müdafaası için, İstanbul’da bıraktığı gönül bağını, savaş sonrasında yeniden kuramamış, çeyiz bohçası sevdiği kızın ailesi tarafından geri gönderilmiştir. 1939 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.
Şehit Evliya Efendi
brahim Evliya Efendi, 1881 yılında Maraş’ta dünyaya geldi. Defter-i Hakani memuru Mustafa Bey ile Elife Hatun’un çocukları olan İbrahim Evliya Efendi, ilk tahsilinin ardından Bektutiye Medresesi’nde dersler alır ve mezun olur. Arapçaya hakim olan İbrahim Evliya Efendi, İstanbul’da Evkaf Mektebi’ndeki eğitiminin ardından Maraş’a Evkaf Dairesi memuru olarak atanır. Şehre geldikten sonra da Şerife Hatun ile evlenir.
Maraş’ın düşman işgaline uğramasının ardından şehrini düşman işgalinden kurtarmak için çareler arar. Maraş Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı’nın kuruluşunda aktif görev alır. Maraş Milli Mücadelesi’nde Şeyh Ali Sezai Efendi ve Arslan Bey gibi önemli çete liderlerinden biri olarak kurtuluş mücadelesini başlatır. Özellikle Acemli ve Ekmekçi mahâllelerinde Ermeni ve Fransız işgal kuvvetlerine karşı büyük başarılar kazanmıştır. Kapalıçarşı, Taşhan ve Tekke Kilisesi civarında Ermeni komitacılarına ve Fransız İşgal askerlerine karşı savaşmıştır. Taşhan’ın Fransız işgal kuvvetlerinden alınması sırasında beyaz bayrak sallayan ve yaralı olduğunu işaret eden ve “ene Müslim” diye bağıran Cezayirli askerlerin yardım çağrısı üzerine Evliya Efendi, adamlarına ateşkes emri vermiştir. Ardından yardım amacıyla siperden çıkan Evliya Efendi, birkaç metre ilerledikten sonra Ermeni keskin nişancı tarafından şehit edilmiştir. 7 Şubat 1920 tarihinde şehit düşen Evliya Efendi, kahramanlığıyla dosta güven vermiş, düşmana korku salmıştır.
Mehmet Işık
Evelâhir Sayı - 2