AHŞAP OYMACILIĞI Sabırda Ustalaşmak

 

ÖKKEŞ MARAŞLIOĞLU “TEK GAYEM ALLAH’IN RIZASINA LAYIK OLMAKTI.”

 

Anadolu’da köşesine çekilmiş, kendi aleminde hayat süren birçok usta sanatçı ve zanaatkâr kültür hazinemize sahip çıkıyor, kabiliyetlerini bir sonraki nesle aktarabilmek adına gayret sarf ediyorlar. Ökkeş Maraşlıoğlu da, Kahramanmaraş’ın yetiştirdiği ve ellerinde bir kültürün, bir medeniyetin sırlarını taşıyan çok değerli ahşap oyma ustalarımızdan biri.

 

Bu mesleğe kaç yaşında başladınız ve kaç nesildir bu işi sürdürüyorsunuz?

 

İki nesildir sürdürüyoruz. Babamın atölyesi vardı. Çocukluktan kendimizi atölyenin içinde bulduk ve bu işi meslek edindik.

 

O günden bu yana çalışırız hep. Çocukluğumuz, gençliğimiz bu mesleğin içinde geçti.

 

Hâlâ ilk günkü hevesim devam ediyor.

 

Ahşap oymacılığı usta-çırak şeklinde mi ilerliyor?

 

Tabii ki… Başka türlü olması mümkün değil. Kurslar bu konuda ihtiyacı tam anlamıyla karşılayamaz.

 

Bize ustanızdan söz eder misiniz?

 

Babam çok disiplinliydi. Mesela eskiden kalfalar haylazlık yaptığı zaman ustalar falakaya yatırırdı. Ben bunlara şahit oldum.

 

Benimle beraber birçok genç, meslek öğrenebilmek için yevmiyesiz çalışırlardı.

 

Yani mesleği öğrenmek için özveride bulunurlardı. Şimdi her şey maddiyata dökülmüş; eskiden sanat öncelikliydi, meslek öncelikliydi.

 

Babam da bu nazarla bakardı.

 

Gençlere, bu mesleğin insanı ömür boyu geçindirecek, bir helal lokma kapısı olduğunu aşılardı.

 

Geçmişe nazaran ahşap oymacılığına olan rağbet arttı mı yoksa azaldı mı?

 

Arttı. Etkinlikler vasıtasıyla, medyanın yaygın olması sebebiyle daha çok kişiye sesimizi duyurduk ama ülke dışında pek bir faaliyetimiz olmadı. Yani böyle tam olarak şöyle güzelce kooperatifleşemedik. Türkiye çapında bazı illere tanıtım amacıyla olsun, satış amacıyla olsun gittik; oralarda yapılan bazı etkinliklere katıldık. Bu tarz faaliyetlerin rağbet artışında çok büyük rolü oldu. Medyanın tanıtımı oldu, televizyonun tanıtımı oldu, böyle sizin gibi dergiler, gazeteler ile tanıtımı oldu. Fakat yetmez. Daha da ilerletilmesi ve yaygın hâle getirilmesi gerekiyor. Şuan büyük resme bakıldığında tanıtımlar bu konuda çok yetersiz görünüyor. Daha başında bile değiliz.

 

En çok tercih edilen motifler hangileri?

 

Şimdi biz hep Osmanlı motifleriyle işledik. Şimdi yeni yeni camilerde Selçuklu motifleri işleniyor. Son zamanlarda ustalar Selçuklu motiflerine döndü veya Selçuklu’dan önceki motiflere döndüler. Fakat çok yaygın değil. En yaygını yine Osmanlı motifleri, bizim tanıdığımız bildiğimiz motifler.

 

Ülkemizde oymacılığın ana yurdu neresidir?

 

Aslında hemen şurasıdır diyemiyoruz. Şimdi her yörenin kendisine has oyma tarzı var. Kahramanmaraş’ta bu işte epey mahirleşti. Fakat başka illerimizde başka usûllerle bu işi sürdüren ustalar mevcut. Yöre hâlkının beğenisine göre ustalar da şekillenir.

 

Ustası eseri gördüğü zaman bu Maraş işi der yani...

 

Tabii tabii. Hatta Maraşlı ustalar olarak birbirimizi de tanırız motiflere bakarak. Bu falanca ustanın işi diye tespit ederiz. O benimkini bilir, ben onunkini bilirim. Kendimize has bazı motiflere, işleyiş tarzına sahibiz. Yani kendi aramızda mesela yirmi beş-otuz usta sayalım hangi işin hangi ustanın elinden çıktığını biliriz.

 

Ahşap oymacılığının belli başlı tekniklerinden söz eder misiniz?

 

Oyma işine başlamadan önce iskelet kurardık. Türkiye çapında bütün koltuklar, sehpalar, mobilyalar hep bu iskelet üzerine işlenirdi. Şimdi bu iskeletler suntaya dönüştü, klasik mobilyaya dönüştü. Oyma işi biraz lüks oldu. Daha ucuza mâl olmasını istedi insanlar. O eski motifler günümüzde biraz pahâlı oldu. Şimdi biraz makineye dönüştü işler. Daha önce hep el emeği göz nuruydu. Bu makineler çıktığından beri el sanatlarının mahiyeti değişti. Tabii yine el işi ile yapılıyor. Bu makineler tamamını yapamıyor. Tabii günümüzde teknoloji her konuda geliştiği gibi bu meslekte de ilerleme oldu; makine, alet edevat yönünden… Skarpelalar, tokmaklar, zımparalar, ince testereler ve geniş uçlu keskiler... Mesela çok daha önce yalnızca omuz sopalığı ile yapılırdı. Bütün işlerde öyledir: Sevmediğin iş adama ıstırap verir ama seversen çok zevkli yönleri var bu mesleğin.

 

Gerektiğinde teknolojiden yararlanıyor musunuz?

 

Teknolojiden yararlanıyoruz. Teknolojiden yararlanmazsak… Bildiğiniz gibi Maraş’ta bir söz vardır: “Ekmeği fırın damında yerik.” Öyle olur. Teknolojiyi tabii ki kullanmamız, takip etmemiz lazım, teknolojiden faydalanmamız lazım. Teknoloji büyük kolaylık getiriyor mesleğe. Eskiden olduğu gibi hepsini elde yapacak olsaydık, ekmek yiyemezdik bu meslekten. Çünkü maliyet çok fazla olurdu ve satış yapamazdık. Bazı şeyler makineye dönüştü ama gene de yüzde 60-70 oranında elde yapılıyor.

 

Bir ceviz sandığı kaç günlük çalışma gerektiriyor?

 

Yaklaşık yirmi-yirmi beş gün civarında çıkar.

 

Sandık dışında neler yapılıyor?

 

Sandık dışında aklınıza gelen bütün mobilyalar yapılır. Yeter ki elinizde ağaç olsun, malzeme olsun... Ne arzu ediyorsanız yapılır. Fakat biz daha ziyade aksesuar yapıyoruz. Sandık, komodin, saat, kutu, sehpa, şifreli kutular, bıçak sapları, bıçak kınları, telefonluk vs. Bunun yanı sıra minber, rahle, konsol işlemeleri yaparız. Bu şekilde aksesuar yapıyoruz. Velhasıl ağaçla yapılan her şeyi işleyebiliriz.

 

Ağaçlardan hangilerini tercih ediyorsunuz?

 

Ceviz ağacı daha çok tercih edilir. Zaten bizim kullandığımız kerestenin yüzde doksanı ceviz ağacıdır.

 

Bize, bir ahşabın sizin elinizde son şeklini alana kadar geçirdiği merhâleleri ağacından itibaren kısaca anlatır mısınız?

 

Önce, tercihen kurumaya yüz tutmuş, verim vermez olmuş, sökülmesi, kesilmesi gereken ağaçları alırız. Bazı böyle ağaç işi ile uğraşan kişiler de var. Dikili vaziyette olanlardan da alırız, onu kestirir, yerine göre işleriz. Ceviz ağacının bedeni çok kıymetlidir. Biz daha çok kollarını kullanırız ama şimdi bedenine de eskisi gibi çok rağbet kalmadı. Elimize geçen parçaları yapacağımız işe göre kestiririz. Çünkü her ustanın yaptığı farklı bir işi var. Biri her zaman sandık yapar, biri yalnızca kutu yapar. Usta kendi işine göre o kerestenin kalınlığını hesap eder, biçtirir ve bunları getirir.

 

Kerestenin içerisindeki gözle görülmeyen canlıları öldürmek için fırınlama işlemi yaparız. Yoksa onlar içten içe ağacı yemeye devam ederler. Hem böylelikle daha çabuk kurumuş olur hem de sağlamlaşır. Sonrasında ne yapacaksak, ona göre biçip keseriz. Kalıbını yapar, işleriz.

 

Doğal olarak kuruması ne kadar sürer?

 

Üzerinden en az bir-iki sene geçmesi lazım. Üzerini kapatırız. Yağmurdan, yaştan etkilenmemesi için yazın aralarını hava alacak şekilde istif yaparız. O ağacın, tahtanın ağırlığından belli olur, suyunu ne kadar çektiği, ne kadar kuru olduğu. Ne kadar kuru olursa o kadar iyi olur çünkü yaşken işlemek sıkıntılı oluyor.

 

Ülke geneli veya uluslararası fuarlara katıldınız mı?

 

Ülke içinde fuarlarında katıldık. Ülke dışına işverenimiz katıldı. Birkaç kere Amerika’ya falan gitti. Tabii göstermelik gibi bir şeydi, bazı ufak tefek takımları götürdü. Aklı başında bir yurtdışı fuarımız olmadı çünkü elimizde bir birikimimiz de yok zaten. Ülke içinde ise en çok İstanbul’a gittik. İstanbul’un hemen hemen her semtine gidiyorduk. Sultanahmet’e çok sık gidiyorduk, Sultanahmet’in âdeta abonesi olmuştuk. Beş-altı yıl boyunca her sene “Asırlık Tatlar ve Sanatlar” fuarına çağırıyorlardı. Bir aylık bir sergimiz oluyordu orada, hem güzel iş yapıyorduk hem de tanıtım amacıyla iyi oluyordu. Onun dışında İstanbul’un birçok semtinde bize kendilerine gelmemiz için talep oluyordu, teklif oluyordu. Üstelik bizden ücret talep etmiyorlardı. Bu bir teşvikti bizim için. Başka illere de gittik, mesela Ankara, Kayseri, Bursa gibi hemen hemen -Karadeniz hariç- Türkiye’nin birçok yerine gittik. Şimdi Korona virüsü girdi araya. Korona’dan sonra ne olur bilmiyorum.

 

Oymacılıktan başka ustalaştığınız başka bir zanaat var mı, mesela marangozluk gibi?

 

Şimdi bu işi yapanın eli erdemli olur. Birçok işe eli yatkın olur. En güzel yanı da bu zaten: İnsanın çok şeye eli yatkın olması. Mesela ufak tefek elektrik işine yatkın olur. Takım tutmasını bilir, işin nasıl olması gerektiğini bilir.

 

Günümüzde ahşap oymacılığı daha iyi noktalara nasıl getirilir? Önerileriniz nelerdir?

 

En büyük eksikliğimiz, biraz önce de dediğim gibi, kooperatifleşememek. Kooperatifleşme vasıtasıyla bir birikim olur, belki yurtdışı bağlantısı olur. Döviz ile daha değerli fiyata satarız ürünlerimizi veya Türkiye içi de olsa kooperatifleşme bize birçok avantaj sağlar.

 

Kereste tedariki açısından avantaj tanır. Mesela bir sürü sporculara, sanatçılara, tiyatroculara olsun, televizyonculara olsun teşvikler var; karşılıksız hibe şeklinde. Biz de sanatçıyız ve bize de mesleği devam ettirebilmek için bazı imtiyazlar tanınmalı. Bir esnaf kefaletimiz var, ona da zaten bir bulaştın mı, kurtulamıyorsun. Bir daha işin içinden çıkamazsın.

 

El sanatlarına sürekli bir teşvikin olması lazım. Vergide indirim olabilir. Kereste tedariki olabilir. Sigortada indirim olabilir. Yer temini olabilir.

 

Değinmek istediğiniz başka bir husus var mıydı?

 

Vallahi çok memnun oldum. Böyle hatırlanmış olduk. İnsanlar okusun, meslek hakkında bilgi edinsin. İnternette birçok sayfamız var, onlara girip baksınlar; yaptığımız iş hakkında bir fikir sahibi olsunlar. Buradan alışveriş yapsınlar, tanısınlar, tanıtsınlar. Mesela bu işler Maraş’ta revaçta. Maraş’ta hep ilk planda dondurma öne çıkıyor ama oyma işimiz de dondurmamız kadar iyidir.

 

Çok teşekkür ediyorum ustacığım.

 

Ben teşekkür ediyorum. Canınız sağ olsun memnun olduk...

 

Söyleşi: Ömer Faruk Günay

 

Evelâhir Sayı - 2