SALGINDA KALPLERE İYİ GELEN BİR PARILTI: MARAŞ ŞİİR VE EDEBİYAT GÜNLERİ

 

Şehirlerdeki kitap fuarlarına katılıyorduk ama ilçelere ulaşmak nasip olmuyordu. 2020 Mart’ının ilk günleriydi. Diyarbakır Çermik’te ilk ve orta öğrenim için düzenlenen okur yazar buluşmaları güzel bir fırsat olmuştu. Fakat yılın başında ortaya çıkan bulaşıcı virüs haberleri Şubat’ın son günlerinde dünyada gündem olmaya başladığından bazı toplantıların iptal haberleri gelmeye başlamıştı bile. Yetkililer tarafından Türkiye’de henüz vaka görülmemesi nedeniyle Çermik programının geçerli olduğu söylenince hemen yola revan olmuştum. Havaalanında maske takan birkaç kişi hakkında etraftan çok pimpirik insanlar yorumu yapılıyordu. Takmak istesem, nereden alındığını bile bilmiyordum. Etkinliğin üçüncü ve son günü bize maske dağıtan bir fuar görevlisi, burada değil ama havaalanında kullamamız gerektiğini, salgının hızla yayıldığını söyledi. Zorunluluklar yasaklar gelmişti bile ve endişe içinde geçen bir yolculuğun ardından, uzun zaman belki aylarca İstanbul’dan çıkamayacağımızı anladım. Birkaç ay sonra Uluslararası Kahramanmaraş Şiir ve Edebiyat Günleri için şair İsmail Kılıçarslan’dan bir davet aldım. 16-20 Kasım’da gerçekleşecek buluşmanın iptal haberini beklerken, yolculuk bileti gelince sevinmedim desem yalan olur. Tecrit ve gönüllü karantina içinde aylar geçmiş, edebiyat camiasıyla yüz yüze buluşmaya, müstesna duygudaşlık anlarına hasret kalmıştık. İnsan insana iyi geliyor, hele de ruhu ince, cümleleri incelmiş yalınlaşmış kişiler. Sabiha Gökçen Havaalanında uçak pistte hızlanıyor, burnunu kaldırıp göğe fırlıyor. Yerden kesilmek güzel bir his.

 

Programın tercümanlarından Esra Arı ile akraba çıkmıştık. Annemin teyzekızı Dönüş hanımın torunuydu. Gittiğim gün Dönüş hanımın kız kardeşlerinden biri olan Emine hanımın vefat ettiğini ve o gün de defnedildiğini duydum. Cenazesine katılamamış olmak üzücüydü. Kim bilir belki de başka yakınlarım ve hısımlarımla tanışacak, ölümde de dirimde de ne kadar Maraş’a ait olduğumuzu bir kez daha derinden hissedecektim. Otelimizin hemen yanındaki tarihi Maraş çarşısına dalıp her kavşağında başka bir dünyaya açıldım. Envai çeşit baharatlar, Ahır dağlarından toplanmış otlar, sadece bu şehre özgü modellerde altın takıların bolluk bereket içinde sergilendiği kuyumcular, ipekler, şallar… Rukiye Hatun camiine sapan yolda yaşlı bıçakçıyla karşılaşmak sarsıcıydı. İrili ufaklı sayısız bıçakla dolu duvarların ortasında biley yapan adamın yüzü merhamet dolu. Hikâye bu zarif çelişkilerin, acayip çarpışmaların içinden yükseliyor işte.

 

Tarihi Saraçhane Kahvesinde bazı ahşap masaların bir köşesine küçük de olsa şehrin kahramanlık madalyası resmedilmiş. Ulvi Kubilay Dündar, Abdullah Harmancı, Güray Süngü, Makedon şair Mümin Ali ve bir iki arkadaşla edebiyattan, sanattan, edebiyatçılar arasındaki ilişkilerden, dostluklardan ve gerilimlerden konuştuk biraz. Fakat en çok aklımda kalan, yere yavaşça dönerek düşen bir yaprağa dikkatimizi çeken Abdullah’ın yaprağı alıp günün dikkat çekici öznesi olarak masaya koyması. 

 

Edebiyat işte böyle yere düşen milyonlarca yapraktan birine odaklanmak, sıradan sanılan bir anın büyüsüne kapılmak, olağanın içindeki fevkaladeliği fark edip nazara vermek.

 

Programlarımız elverdiğince kıymetli edebiyat ustalarını dinlemek nasip oldu. Cemal Şakar, Mustafa Aydoğan, Necip Evlice, Üzeyir İlbak, Mehmet Narlı, Duran Boz, Bahtiyar Aslan, Ali Ayçil, Selahattin Yusuf, Mevlana İdris, Eyyüp Akyüz, Ömer Yalçınova ve daha birçok kıymetli kelime ehli oradaydı. Oturumların başlıkları çok ilgi çekiciydi doğrusu; Fantastik Edebiyatın Geleceği: Canavarlar Gerçekten Yaşadı mı Patron?, Bir Kitap Nasıl Yapılır, Sosyal Medya Şiiri Dövecek mi, Yedi Güzel Adam. Konuşmacı olarak katıldığım oturumun başlığı ise, Kıssa Hikâye Öykü: Dramatik Dönüşüm idi. Burada da Güray Süngü, Handan Acar Yıldız, Abdullah Harmancı vardı.

 

Çalışmaya uluslararası boyutunu kazandıran kıymetli yazar ve şairlerin, festival kitabında Türkçe ve İngilizce tercümeleri yer alan eserleri, edebiyatın iki insanı ya da milyonlarca insanı birbirine aşina kılan yanını açığa çıkarıyor. Programların çakışmasıyla hepsini dinleyemesem de kitaptaki eserlerini okumak etkileyiciydi. Farah Chamma, Csilla Hajnal Nagy, Jordi Joan Banos misafir yazar ve şairlerimizden birkaçı.

 

Maraş’ın Unesco’nun bir projesi için hazırlanan videoda yer almak da yolculuğun unutulmaz bir anısı oldu. Çekimler için gittiğimiz şehrin dışındaki Ashabı Kehf Mağarası ve etrafındaki tarihi dokuda dört kadın yazar hikâye ve şiirlerimizi Maraş için okuduk. Maraşlı iş kadını İnci Okumuş işletme doktorası ve pedagoji eğitimi olan kıymetli bir şair ve yazar. Liliya Gazizova Kazan Tıp Fakültesi’ni, Gorki Edebiyat Enstitüsü”nü bitirmiş, uzun yıllar çocuk doktorluğu yapmış. Rusya Yazarlar Birliği ve Pen Moskova üyesi. Rusya, Avrupa ve Amerika’da yayınlanmış 15 şiir kitabı var. Erciyes Üniversitesinde Rus Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi. Ukrayna Yazarlar Birliği başkan yardımcısı, felsefe doktoru şair Liudmyla Diadchenko ise Kiev’den geldi. Bu buluşmalarda pandeminin acı veren sıkıntısını unutmuş, umutla dolmuştuk. Bu arada organize eden arkadaşların maske, mesafe ve temizlik konusundaki güven verici hassasiyetlerini, bu zor zamanlarda programın eksiksiz akışına emek veren herkesi takdirle anmak lazım. Sanata ve edebiyata alan açarak şehre değer katan Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör’ü de.

 

Yedi Uyurların mağarasında “Veronika” hikâyemden parçalar okudum. Asıl bu olağanüstü mekânda şiirlerini ezberden okuyan şairleri anmak isterim.

 

Liliya:

 

Yanında olacağım/İhtiyacın yokken./ İhtiyaç duyduğunda gideceğim./O kadar çok ki dünyada yol/Hepsinden yürümek istiyorum;/Taşlısından, kumlusundan ve killisinden…/Okşamak istiyorum karşıma çıkan bütün köpekleri

 

İnci:

 

Terk ediş bir istasyondan değildir artık/Uğurlayanı olmaz bu uğursuz gidişlerin/Solgun bedbaht ve kimsesizdir yarınlar/Sesi silinmiş ağıtlarda izi kalır gülüşlerin

 

Liudmyla:

 

Kendi yoluma teslim oldum, kendimi adadım/Diğer bütün gezinler gibi:/İki bavul kırmızı göz trasferleri, bir bardak şekersiz, ucuz çay,/Şimdi şunu hayal et. Gökyüzünde bir turna. Görebiliyor musun?

 

Yıldız Ramazanoğlu

 

Evelahir Sayı-4