TOROSLARIN EN GÖRKEMLİ YAPISI: MEYREMÇİL KALESİ

 

Meyremçil, bilinen diğer adıyla Geben Kalesi, Kilikya Bölgesi’nin kuzey girişinde, Andırın ilçe sınırları içerisinde, Torosların en önemli ve en kudretli kalelerinden bir tanesidir.

 

Doğu Akdeniz Bölgesi’nde, Akdeniz, İç Anadolu ve Doğu Anadolu iklimlerinin kesişme noktasında bulunan Andırın, konumu itibarıyla birçok medeniyet ev sahipliği yapmış ve bu medeniyetlerin birçoğunun izini günümüze kadar taşımıştır. Andırın denilince akla gelen ilk şey, dünyanın en fazla kalesine sahip şehri unvanını çeşitli mahfillere müracaat ederek tescil ettirmese de, bağrında barındırdığı sayıları 70’e dayanan kaleleri ile dünyanın en fazla kalesine sahip bir ilçedir.

 

Andırın ilçesinde neden bu kadar çok kale mevcut? Bu sorunun cevabının bulabilmek için bölgenin jeopolitik konumunu ve bu konum üzerinde cereyan eden olayları incelemekte yarar vardır. Tarihin bilinen en eski devirlerinden bu yana, Anadolu’dan ve hatta Avrupa’dan Çukurova’ya ve Ortadoğu’ya uzanan yolların bir kısmı hep Andırın üzerinden geçmiştir. Haçlı seferlerinin birinde geçiş güzergâhı olarak Andırın kullanılmıştır. Asur Ticaret Kolonileri döneminden itibaren, Anadolu-Yumurtalık-Şam yahut Anadolu-Yumurtalık-Avrupa güzergâhındaki ticari yolların tamamına yakını Andırın’dan geçmiştir. İslam ordularının Maraş üzerinden Çukurova ve Kapadokya bölgesine yaptıkları seferler, Andırın arazi yapısının sağladığı yaklaşma istikametleri kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Günümüzde bile Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Andırın üzerinden geçirilerek yapılmıştır. Bu bağlamda Andırın coğrafyasının sunduğu bu avantajın fırsata çevrilerek, projesi 145 yıl önce II. Abdülhamit döneminde çizilen Ordu-Osmaniye yolunun güzergâhının Andırın’dan geçmesi bile ilçemizin tarihi kuzey-güney İpekyolu üzerinde olduğunu göstermektedir. Ayrıca yapımı devam eden duble yol da gösteriyor ki, Akdeniz’i Karadeniz’e, Akdeniz’i İç Anadolu’ya bağlayan en kısa ve kolay yol güzergâhının Andırın’dan geçmesi de Andırın’ın tarihteki ve bu coğrafyadaki konumunu ve önemini anlatmaktadır. Tarihte, Ovalık Kilikya’nın kontrolü Dağlık Kilikya’yı elinde bulunduran taraftaydı. Ovalık Kilikya’ya hükmedenler Dağlık Kilikya’yı kontrol altında tutmak için oralara da hükmetmek zorundaydı. Bölgede oluşan yerleşim yerlerine hükmeden bir yönetici bulunmaktaydı ve bu yöneticileri oluşturan hanedan aileler özellikle Orta Çağ’da bu kalelerde oturmaktaydı.

 

Roma’dan Bugüne Bir Kale

 

Meyremçil, bilinen diğer adıyla Geben Kalesi, Kilikya Bölgesi’nin kuzey girişinde, Andırın ilçe sınırları içerisinde, Torosların en önemli ve en kudretli kalelerinden bir tanesidir. Kültür Bakanlığı envanter tescil kayıt belgesinde kalenin Romalılar döneminde, milattan sonra IV. yüzyılda yapıldığını görmekteyiz. Geben Kalesi bugüne kadar Kapnisperti, Kapniskerti, Gabnupert, Gabnupirat, Kapan/Gaban, Çinçin, Sarımsak Kalesi vb. pek çok isimle anılmıştır.

 

Geben Mahâllesi ile Meyremçil (Geben) Kalesi arasında ve kaleye yaklaşık 500 metre mesafede Roma dönemine ait olduğu belirlenen bir hamam kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Hamamın arkeolojik kazısı, Kahramanmaraş Müze Müdürlüğü kontrolü ve denetiminde yapılmıştır. Kazı esnasında hamamda Roma imparatoru I. Constantinus’a ait (306 - 337) bir sikke ile Ermeni kral I. Hetum’a (1226 - 1270) ait iki sikke bulunmuştur. Kalede yapılan yüzey araştırmasında Bizans ve Anadolu Selçuklu dönemlerine ait seramik parçalarına rastlanmıştır. Bu belgelerin ışığında kalenin Romalılar tarafından, IV. yüzyılda veya daha önce yapıldığını söylemek mümkündür. Bu bilgiler ışığında kale ve hamamın aynı dönemlerde yapıldığını değerlendirmekteyiz.

 

Kalenin Konumu

 

Andırın ilçe merkezine 35 km. mesafede bulunan kale, Geben Mahâllesi’nin sınırları içerisinde olup, Geben-Göksun yolunun üzerinde, Geben’e 6 km. mesafededir. Kalenin kuzeyinde, Kenger Dağı üzerinde yer alan 1.766 metre rakımlı Büyük Ayrıca Tepe ve bu tepe ile kale arasında akan Koyunyolu Deresi, doğusunda Kışla Mevkii, güneydoğusunda 1.410 metre rakımlı Küçük Ayrıca Tepe, güneyinde 1.410 metre rakımlı Bardacık Tepe ve Kayranlı Deresi, batısında ise Kayranlı Dağı üzerinde yer alan 2.224 metre rakımlı Ziyaret Tepe bulunmaktadır. 1.575 metre rakımlı kalenin GPS konumu, E 37.48.809 - N 036.24.425’dir. Kale, Geben vadisinin oldukça stratejik bir noktasında yer almakta ve aynı zamanda Çukurova’ya (Kilikya) girişi sağlayan çok önemli bir ticaret yolunu da kontrol altında tutmaktadır. Kale, Kırksu olarak da bilinen Karapınar (Körsulu) Deresi’nin Geben ovasına açıldığı yerin sağ tarafında, Şarlak Dere’nin batısında, Zordere sırtının doğusunda oldukça harabe hâlde bulunan Kırksu-Kabaca-Çokak hattını kontrol altında tutan Çürükkale’ ye (Şarlak Kale) 8 km, Kaleboynu (Hâlbur) Kalesi’ne 13 km, Göksun Kızılkale’ye ise 20 km mesafededir. Meyremçil (Geben) Kalesi’nin çevresindeki kalelerle bağlantıyı sağlayıp onlara gerekli lojistik desteği verecek şekilde plânlandığı anlaşılmaktadır.

 

Asur Ticaret Kolonileri Döneminde

 

Asur Ticaret Kolonileri Çağı adıyla, Anadolu’nun milattan önce 1975-1725 yılları arasındaki 250 yıllık dönemin yazılı tarihi hakkında bilgi veren belgeler, Kayseri sınırlarındaki Kültepe’de (Kaniş) ele geçen tabletlerdir. Bu tabletlerde Anadolu hâlkının sosyo-ekonomik yapısının yanı sıra krallıklarla yönetilen çok sayıda şehir devletlerinin siyasi yapılanmasından da bahsedilmektedir. Şehir devletlerinin en önemlileri; başta Kaniş olmak üzere, Puruşhattum, Wahşaniya, Hattuş, Zalpa, Kuşsara, Hahhum, Mama, Luhuzatia, Tamniya ve Harsamna krallıklarıdır. Mama Krallığı’nın Kayseri-Göksun-Geben-Andırın hattından geçerek Çukurova’ya (Kilikya) uzanan yol üzerinde Meyremçil Beli’nin uzantısında Geben ile Hâlbur arasında olduğunu, bu krallığın wabartumunun (kervansaray) da Küçük Ayrıca tepesinin üzerinde olduğunu, tepenin topoğrafik konumuna göre inşa edilen harabe hâlinde de olsa günümüze kadar ulaşan bu kervansaray duvarlarının, Mama Krallığının wabartumu olduğunu değerlendirmekteyim. Mama Krallığı’nın yönetim merkezinin de Andırın ilçesi, Emirler Mahâllesi’nin mezrası olan Bostandere ile Hâlbur yaylası arasında Çağdaş olarak bilinen tepenin üzerindeki yüksekliği yer yer 3 metreye kadar uzanan ve tepenin topoğrafik şekline göre yapılan harçsız duvarların olduğu yer yahut da Geben Kalesi olarak değerlendirmekteyim. Küçük Ayrıca tepesine Osmanlı Arşivi Belgelerinde Kır Pazarı denilmektedir. Bu bölge Geben Kalesi’ne bitişik olan tepenin üzerindedir.

 

Orta çağ’da

 

Kale ve çevresi, coğrafi konumu itibarıyla tarih öncesi dönemlerden beri yerleşime sahip olmuş olmalıdır. Ancak erken dönemlere ait günümüze gelen herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Elimizdeki en erken veriler 12. yüzyılın ilk yarısına aittir. Orta çağ’da Bizans egemenliğinde olan bölge, Arap akınları sırasında da önemli rol oynamıştır. Romalılardan sonra bölgede, Bizanslılar, Anadolu Selçuklu Devleti, Dulkadir Beyliği ve Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüklerini görmekteyiz.

 

Stratejik bakımdan çok önemli bir konumda olan kale, birçok tarihi olaya tanıklık etmiştir. Bizans İmparatorluğu’nun hükümranlığı altında bulunan kale kısa bir süre Kilikya (Çukurova) bölgesinde yaşayan Ermenilerin eline geçti. Bunun üzerine Bizans İmparatoru Ioannes Komnenos 1137 yılında büyük bir ordu ile Kilikya üzerine sefer düzenleyerek bu bölgedeki şehirler ile birlikte Meyremçil (Geben) Kalesi’ni tekrar aldı. Danişmentli hükümdarı Muhammed bölgedeki karışıklıktan istifade ederek 1139 yılında Geben Kalesi’ni fethetti, fakat sonra Bizanslılara bırakmak zorunda kaldı.

 

Haçlı Seferlerinde

 

Geben’in tarihindeki en önemli rolü I. Haçlı Seferleri sırasında gerçekleşmiştir. 1097’de Levent’e girmeden önce Haçlılar ordularını Heraclea’da ayırmıştır. Tancred ve Baldwin Kilikya kapılarını geçerek, güneye Godfrey Bouillon ve asıl ordu Göksun’dan Maraş’a Geben üzerinden tehlikeli ve yorucu bir yoldan gitmişlerdir. V. Runciman yazısında niçin yolu kullanmadıklarını eleştiriyor. Elinde bulunduran tarafa sağladığı üstünlük nedeniyle sık sık el değiştiren kale ve bölgesi, daha sonra Bizans ve Anadolu Selçuklu devletine tabi olan Kilikya Ermeni Prensleri tarafından idare edilmiştir. Selçuklular 1243 yılında yapılan Kösedağı savaşından Moğollar karşısında ağır yenilgiye uğrayınca, Moğol hâkimiyetine giren bölge, İlhanlıların 9. hükümdarı olan Bahadır Han’ın 1335 yılında ölümünden sonra, ortaya çıkan otorite boşluğunda bölgede Ermenilerin hükümranlıklarını hissettirdiklerini görmekteyiz.

 

1345 yılında Dulkadirli Beyliği yöneticisi Karaca Bey’in kaleyi Ermenilerden aldığını, fakat Dulkadirli beylerinin Memluklerin vasalı durumunda olması nedeniyle, Hâlep valisinin Karaca Bey’den, kaleyi ve fethedilen diğer yerleri Memluklere teslim etmesini isteyince, ortaya çıkan gerginlikten istifade eden Ermeniler, Meyremçil Kalesi’nin stratejik bir yolun üzerinde olması nedeniyle, 1346 yılında bölgede tekrar hükümranlıklarını hissettirdiler. Göksun ve Kayseri’ye özellikle Kaniş’e (Kültepe) ticari açıdan ulaşımı sağlayan önemli yol güzergâhının üzerinde bulunmasından dolayı, Ermeniler için stratejik bakımdan çok önemliydi. Ayrıca burada Ermenilerin Orta ve Doğu Anadolu’ya açılan bir de gümrük dairesi vardı. Orta Anadolu ile Çukurova arasında gelip giden kervanlar kale önünde durdurulup taşıdıkları ticaret eşyalarından vergi alınırdı. Sarp tepeler arasında inşa edilen bu müstahkem kalenin zaptı imkânsız gibi görünüyordu. Kilikya Ermeni Prensi II. Leon zamanında Geben, Ermeni Prensliğinin en önemli malikânelerinden birisi olup Leon adlı başka bir senyöre ait idi. Son Kilikya Ermeni Prensi VI. Leon, Memluk Sultanı Melik-ül Eşref Şaban’ın Çukurova’yı ele geçirmesi sırasında buraya sığınmıştı. Kale iki yıl Memluklere dayanmış ve 1375 yılında açlıktan teslim olmaya mecbur kalan VI. Leon Kahire’ye götürülmüştür. Dönemin İspanya kralı, VI. Leon’un diyetini ödeyerek, onu İspanya’ya götürdü.

 

spanya kralının ölmesi üzerine aslen Fransız olan ve evlilikler yoluyla Ermenilere kral olan VI. Leon Fransa’ya gitti ve orada öldü. Mezarı hâlen Lyon kentinde, devlet başkanlarının gömülü olduğu mezarlıktadır.

 

Türklerin Hakimiyetinde

 

Geben ve çevresi 1375 yılından sonra Dulkadirli Beyliği’nin hâkimiyeti altında bulunmuştur. Daha sonra bölge ile beraber Osmanlı Devleti’nin yönetimine girmiştir. 1526 tarihli arşiv belgelerine göre Geben, Maraş Kazasının Andırın Nahiyesine bağlı “Kal’a-i Geben Köyü” ismiyle geçmektedir. 112 haneye sahip olan Geben’de Kır Pazarı’nın kurulduğu kayıtlıdır. Bu pazarın yerinin Küçük Ayrıca Tepesi üzerinde olduğunu değerlendirmekteyim. Kars-ı Mar’aş Sancağında 1563 yılında askerî amaçla kullanılmakta olan kale yoktu. Buna karşılık pek çok kalenin fonksiyonunu kaybederek ismini bir köy veya mezra adı olarak yaşatmakta olduğunu görmekteyiz.

 

Geben Kalesi etrafında oluşan gayrimüslim hâlkın yaşadığı köy dışında diğer kale köylerde artık Müslüman nüfus oturmaktaydı. Başbakanlık Osmanlı Arşiv Müdürlüğü’nde kale dizdarları defterleri incelendiğinde Andırın bölgesindeki hiçbir kalede yerleşim olmadığını görmekteyiz.

 

Bu kalelerin neredeyse tamamında Ermeni hanedan mensupları oturduğundan bunların hükümranlığına Memluklerin 1375 yılında son vermesiyle birlikte kalelerde yerleşimin tamamen sona erdiğini düşünmekteyiz. Andırın, bir türlü gün yüzüne çıkarılmayan tarihi dokusu, kültürel mirası, doğal güzellikleri ile Anadolu’nun cenneti andıran köşelerinden bir tanesidir. Sahip olunan bu değerleri korumak ve bunları gelecek nesillere ulaştırmak, hiç şüphe yok ki temel görevlerimizin başında gelmektedir. Diğer Andırın kalelerinde olduğu gibi, Geben Kalesi de âdeta kaderiyle baş başa bırakılmıştır. Kale, restorasyonunun ve ziyaretçilerini kendisine ulaştıracak yolun acilen yapılmasını, kaçak kazılardan kurtarılmasını beklemektedir.

 

Evelâhir Sayı -2