TÜRK HAT SANATINI DEĞİŞTİREN BİR USTA: Hayreddin Marâşî

 

Hayreddin Maraşî, hat sanatçısı. Ayrıca kendisi Osmanlı hat sanatı geleneğine çok önemli yenilikler getiren, Hattat Şeyh Hamdullah’ın hocasıdır. Hattat Maraşi’nin kayıp eseri 2020’de Dallas Sanat Müzesi’nde ortaya çıktı. Yoğun ilgiyle karşılanan Hattat Maraşi’nin el yazması Kur’an-ı Kerim’i, şahsına yönelik merak da uyandırdı.

 

'Eseri Bilinmeyen' Sanatçı-Hoca; Hayreddin Maraşî

 

Türk Hat sanatı tarihinde hocalığı ile bilinen hat sanatçısı, Hayreddin Maraşî Maraş’ta doğmuştur. Var olan bilgilere göre Dulkadir Beylerinden Sadaka Bey (1395- 1399) veya Nasreddin Mehmet Bey (1399-1442) dönemlerinde, 1390 ile 1400’lü yıllar arasında doğmuş olmalıdır.

Babası bazı kaynaklarda, Hasan Bin Ali, bazı kaynaklarda Hatip olarak geçmektedir. Doğumundan gençlik yıllarına kadar Maraş’ta yaşadığı anlaşılan Hayreddin Maraşî’nin bu süreci, Dulkadir Beylerinden Nasreddin Mehmet Bey (1399-1442) dönemine rastlar. Osmanlı Devleti padişahlarından Yıldırım Bayezid’in Nasreddin Mehmet Bey’i Dulkadirli Beyliği’nin başına geçirmesi ile tarihte Dulkadirli-Osmanlı ilişkileri başlar. Yıldırım Bayezid’in oğlu I. Mehmed’i (Çelebi Mehmet, 1413-1421) Nasreddin Mehmed Bey’in kızı Emine Hatun ile 1413 yılında evlendirmesiyle dostluk münasebetleri, akrabalık bağlarına yükseltilmiş olur.

 

Sonraki yıllarda Dulkadirli Beyliği ile Osmanlı Devleti arasında akrabalık boyutuna çıkan bu yakınlaşmalar, Hayreddin Maraşî’nin Maraş’tan Osmanlının şehzade yetiştirdiği kent olan Amasya’ya gitmesine ya da gönderilmesine vesile olacaktır. Burada Hayreddin Maraşî’nin Maraş’tan Amasya’ya gidişini, kişisel bir tercih olarak değil de, iyi anlaşan iki iktidarın (Dulkadirli-Osmanlı) kendi aralarında yaşanan sanatsal ve kültürel ilişkilerinin, sonucu şeklinde algılamak daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Hayreddin Maraşî eğitim görmek amacıyla Maraş’tan Amasya’ya Dulkadir Beylerinden Nasreddin Mehmet Bey döneminde -tahmini olarak 1420’li yıllarda- gönderilmiştir. Osmanlılar açısından Hayreddin Maraşî’nin Amasya’ya gönderilme zamanı, ya Çelebi Mehmet’in hükümdarlığının son yılına (1421), ya da II. Murad’ın (Hüküm sürdüğü yıllar: 1421-1451) padişah olmasının başlangıcına (1421) tekabül etmektedir. Hayreddin Maraşî için, Osmanlılarda şehzade yetiştirilen kent Amasya’nın eğitim görülecek yer olarak tercih edilme sebepleri arasında, bu şehrin o dönem Anadolu’sunda en iyi ilim, sanat ve kültür kurumlarını bünyesinde barındırıyor olması yatmaktadır.

 

Eğitim için 1420’li yıllarda Amasya’ya gelen Hayreddin Maraşî, bu şehzade yetiştiren Osmanlı kentinde geniş bir hat sanatı çevresi ile karşılaşmıştır. Hayreddin Maraşî hat sanatında eğitimini tamamlamış, diplomalı bir hattat olarak Amasya’da divan kâtipliği ve hat sanatı hocalığı yapmıştır. Osmanlı padişahı II. Murat’ın oğullarından biri olan Şehzade Alaeddin Ali 1442 ile 1443 yılları arasında kısa bir süre Amasya Valiliği yapmıştır. Hayreddin Maraşî ise bu dönemde Şehzade Alâeddin Ali’nin Divan Kâtibi olarak görev yapmıştır.

 

II. Murat’ın padişahlığı sırasında çıkan saltanat kavgası uğruna, Amasya Valisi olan Şehzade Alâeddin Ali’nin 1443 yılının 6. ayında öldürülmesi sonrasında Hayreddin Maraşî’nin divan kâtipliği görevi de sona ermiştir. Maraş’tan Amasya’ya geliş zamanına ve buradaki eğitim sürecine bakıldığında, Hayreddin Maraşî’nin bu divan kâtipliği işini 40’lı yaşlarda yaptığı anlaşılmaktadır. Hattat Hayreddin Maraşî 1443’ten 1471 yılındaki ölümüne kadar hat sanatı hocalığı yapmıştır. Hayreddin Maraşî’nin hat hocalığı yaptığı son döneminde Osmanlı padişahı olarak Fatih Sultan Mehmet (Hüküm sürdüğü yıllar; 1451-1481) bulunmaktadır.

 

Amasya’da yaklaşık olarak 30 yıl hat sanatı eğitimi veren Hayreddin Maraşî’nin en önemli öğrencisi, Osmanlı hat sanatı geleneğine çok önemli yenilikler getiren, kendisi yazı yazarken, Osmanlı padişahı II. Bayezid’in divitini (hokka) tuttuğu Hattat Şeyh Hamdullah (1429- 1519)’tır.

 

Hayreddin Maraşî Amasya’da böyle bir ortama geldikten sonra, kendi öğrencileri ve özellikle en önemli öğrencisi Şeyh Hamdullah’ın yetiştirdiği hattatlarla; hat, sadece yazı olmaktan çıkarılmış ve akabinde “sanat hâline“ dönüşmesi sağlanmıştır. Bu yüzden sonraki yıllarda, “Kur’an Mekke’de indi, Kahire’de okundu ve İstanbul’da yazıldı” sözü söylenmeye başlamıştır.

 

Uzun yıllar Amasya’da yaşayan ve öğrenci yetiştiren Hayreddin Maraşî’nin sanat bağlamında kendi akraba çevresini de etkilediği görülmektedir. Buna göre Hayreddin Maraşî’nin, yaş olarak kendisinden küçük olduğu anlaşılan müzehhip (tezhip sanatçısı) bir kardeşi ile hattat bir oğlu vardır.

 

Hattat Hayreddin Maraşî Amasya’da yetişen hattatlar arasında, bazı kaynaklara göre Anadolu’nun yedi büyük üstadı (Esatize-i Rum) arasında gösterilmektedir. Bunların içerisinde yer alan Hayreddin Maraşî ve Celaleddin Amasi kendi etraflarında okul oluşturarak hattatlar yetiştirmişlerdir.

 

Bu iki hat üstadı etrafında toplanan hattatlar Osmanlı Hat Ekolünün doğuşunda çok önemli rol oynadılar. Celaleddin Amasi’nin kendine ait çok özel bir anlayışı vardı, ancak Hayreddin Maraşî’nin okulundan yetişen Hattat Şeyh Hamdullah ve onun öğrencileri Türk Hat sanatının hakim gücü oldular.

 

Hayreddin Maraşî iyi bir hat hocasıdır, ancak öğrencisi Şeyh Hamdullah ise kendi alanında adeta, Rönesans Döneminin dahi ressamı Leonardo da Vinci (1452-1519) konumundadır.

 

‘Eseri Bilinmeyen’ Hayreddin Maraşî’den ‘Eseri Bilinen’ Hayreddin Maraşî’ye

 

Son dönemlerde Hayreddin Maraşî’nin ‘eseri bilinmeyen’ sanatçı durumu, Türk sanat tarihçilerinin dikkatini çekmiş ve tarihçi Murat Bardakçı’nın ısrarlı çalışmaları sonuç vermiştir. Murat Bardakçı, 2012 yılında Kahramanmaraş Belediyesi’nce düzenlenen Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu’nda, “Dulkadir Beyliği ve Osmanlı Devleti İlişkilerine Sanatsal Açıdan Bir Yaklaşım: Hattat Hayreddin Maraşi’, adlı tebliğimdeki bir bilgiden yola çıkarak Hayreddin Maraşî’nin kendi el yazması olan Kur’anı Kerim’ine ulaşmıştır.

 

Bardakçı’nın sözünü ettiği bilgi, tebliğimde şu şekilde geçmektedir: “Hayreddin Maraşî’nin yukarıda da belirtildiği üzere, henüz eserlerine ulaşılamamıştır. Sadece bazı sanat ilgilileri tarafından, onun farklı yerlerde ‘görülen’ yazıları bilinmektedir. Bu ‘görülen’ler itibarıyla, Hayreddin Maraşî’nin Amasya, Kahire ve İstanbul’da; bazı kütüphanelerde ve müzelerde yazıları vardır. Kaydedilen bilgilere göre; Müstakimzade Süleymen Sadettin Efendi 1780’li yıllarda İstanbul kütüphanelerinde, Abdizade Hüseyin Hüsameddin Efendi 1920’li yıllarda -tahminen- Amasya kütüphanelerinde, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver ise 1951 yılında Kahire’de bir müzede Hayreddin Maraşî’ye ait yazıları görmüşlerdir.” Tıp doktoru olmasına rağmen, aynı zamanda Türk geleneksel sanatları alanında da çalışmalar yapan ve hatta tezhib sanatının, hat sanatının, minyatür sanatının ayakta kalmasını sağlayarak “köprü insan“ vazifesi gören, “Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in 1951 yılında Mısır’ın başkenti Kahire’de bir müzede Hayreddin Maraşî’ye ait yazıları görmüş olduğu” bilgisi, Murat Bardakçı için önemli bir ipucu hâline gelmiştir.

 

Bu bilgiden yola çıkan Bardakçı’nın; Mısır, Kahire, Şerif Sabri Paşa Sarayı, ünlü Macar koleksiyoner Edmund de Unger, Keir Kolleksiyonu, İngitere, Londra, Almanya, Berlin, İslam Sanatları Müzesi, Amerika Birleşik Devletleri, Dallas, Dallas Sanat Müzesi arasında süren yaklaşık sekiz aylık “koşuşturması“ netice vermiş ve Hayreddin Maraşî’nin orijinal eserine ulaşmıştır.

 

2020 yılının Temmuz ayına kadar “esersiz sanatçı“ olarak çok az bilinen Hayreddin Maraşî, bu tarihten sonra ortaya çıkarılan Kur’anı Kerim’i ile “eserli sanatçı“ konumuna yükselmiştir. Murat Bardakçı Habertürk gazetesindeki köşesinde 19 Temmuz 2020 tarihinde “572 senedir kayıp ama hat tarihimizi değiştirebilecek kadar önemli olan Kur’an, Amerika’da ortaya çıktı” başlıklı yazısında, el yazması Kur’an’ın bulunuşunu şu şekilde yazmış ve yazının sonuna Hayreddin Maraşî’nin Kur’anı Kerim’ine ait görüntüler eklemiştir; “Ve, koşuşturma dün gece nihayet buldu! Elyazması Kur’an ile alâkalı bilgileri Gönül Hoca’ya (Prof. Dr. Gönül Tekin) göndermek maksadıyla Dallas Sanat Müzesi’nin sitesine girdim ve karşıma Hayreddin Maraşî’nin Hicrî tarihle 852, Milâdî tarihle de 1448’de, yani tahtta Fatih Sultan Mehmed’in babası İkinci Murad’ın bulunduğu sırada yazdığı 572 yaşındaki kayıp eseri çıktı! Adamlar bundan sekiz ay önce sözünü ettikleri çalışmayı nihayet tamamlamış, Hayreddin Maraşî’nin Türk hat sanatının en önemli örneklerinden ve aynı zamanda da hat tekniğinin köşe taşlarından olan Kur’an’ının yüksek çözünürlüklü görüntülerini sayfalarına nihayet koymuşlardı!

 

Elyazması hayli tamir görmüştü; bazı yapraklar “vassâle” yapılarak tamir edilmiş, yani yıpranan ama kenarlarında yazı olmayan sayfaların yerine yeni kâğıtlar konmuş ve yazılı kısımlar bu yeni kâğıtların ortalarına yerleştirilmişti.

 

Sayfalar karışmıştı, Kur’an-ı Kerîm’de olması gereken sırayı takip etmiyorlardı, eserin cildi de devrinin örneği değildi, cild için Sultan Abdülhamid zamanına ait bir kapak kullanılmıştı ama bunların hiçbiri mühim değildi! Zira, Şeyh Hamdullah gibi çok büyük bir üstâda hocalık etmiş olan Hayreddin Maraşî’nin imzalı eseri artık biliniyordu!” Hayreddin Maraşî’nin söz konusu Kur’anı 50’li yaşlarında yazdığı anlaşılmaktadır. Bu arada Amerika’daki Dallas Sanat müzesinde Hayreddin Maraşî, ne Türk, ne Maraşlı, bilakis İranlı olarak gösterilmektedir.

 

Maraşlı Hattat Hayreddin Maraşî, daha önce Türk Hat sanatını dünyada zirveye çıkaran Şeyh Hamdullah’ın sadece hocası olarak bilinirken, bundan sonra Şeyh Hamdullah ve diğer Türk hattatlarının bu yazıyı zirveye taşımalarına vesile olan eseriyle de bilinecektir. Tarihçi Murat Bardakçı’yı Maraşlı Hattat Hayreddin Maraşî ile ilgili yaptığı bu önemli başarısı nedeniyle kutluyorum.

 

Maraşlı Hattat Hayreddin Maraşî’nin “eserli sanatçı“ hâline gelmesi, Türk geleneksel kültür ve sanat tarihinde şimdiye kadar var olan bilgileri değiştirecek ve geliştirecek boyuttadır. Böylece, Türk Hat sanatının tarihsel öyküsü üzerinde yer alması gereken “kök“ler bulunmuş ve yetişen “dal“ları tespit etmek daha da kolaylaşmıştır. Bu yeni durum dolayısıyla, Maraşlı Hattat Hayreddin Maraşî’nin hak ettiği değeri görmesi noktasında, Türkiye’nin ve Kahramanmaraş’ın kültür ve sanat çevreleri kendilerine düşen adımları atmalıdırlar.

 

Ali KOÇ 


Evelâhir Sayı - 2