YAPAY ZEKÂ BİZE NE YAPMAZ?

 

“Nerde o eski bayramlar?

Nerede o eski komşuluklar?

Nerede o eski aşklar, arkadaşlıklar, ilişkiler…”

 

Geçmişin özlemiyle birlikte, insanlık olarak birbirimize sıkça sorduğumuz, yakındığımız bu cümleler herkese aşina gelmiştir muhakkak…

 

Modern hayatla birlikte geleneklerinden koparak kendisini yalnızlığın girdabında bulan insanoğlunun, böylesine insani duygulara hasret kalmasından daha doğal bir şey olamaz sanırım. Yaşadığımız dijital çağın hâkimi olan modernite, bireylere fark edilme, beğenilme, haz alma gibi bilinçaltı duygularla kendisine esir etmektedir, bunun karşılığında da daha çok dijitalleşme ve daha az mahremiyet istemektedir bireylerden. Bu durum insanı bireysel bir hayat yaşamaya yöneltmiştir. Çünkü modern insan, insanlarla iç içe yaşayamaz, yer içer tüketir, dev ekranlarda izler hayatı; sosyal medyası, akıllı saati ve ekranı olmadan yaşaması da oldukça zordur.

 

Metalarla çevrili, maddenin ön planda olduğu bir o kadar renkli bir o kadar da aldatıcı olan bu dünyada insanın insana hasret kalması da normal karşılanabilir tabii.

 

En başta sorduğumuz soruların cevabını henüz bulamayan insanoğlunun yeni bir imtihanla karşı karşıyadır: “Yapay Zekâ”

 

Modernite, Postmodernite, insana bunu yaparken “Yapay zekâ insana ne yapmaz?” sorusu gündemimizi uzun süredir meşgul etmeye başladı bile…

 

Büyük bir hızla gelişen, hayatımızın her noktasında tezahür eden yapay zekâ teknolojilerinin günümüzdeki ve gelecekteki etkileri umut verici olduğu kadar da korkutucu.

 

İş dünyasında verimliliği arttırabilir, sağlık sektöründe teşhisi tedaviyi hızlandırabilir, eğitim hayatında öğrencilere kişiselleştirilmiş deneyimler sunabilir, kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlayarak çevresel sorunları ortadan kaldırabilir. Ulaşımdan bilimsel araştırmalara daha pek çok alanda fayda sağlayacağı şüphesiz. Bunlara benzer belki birçok faydasını daha sayabiliriz, lakin birçok şeyde olduğu gibi bu teknolojilerin artılarının yanında eksilerinin de olduğu bilinmektedir.

 

Mesela kötü niyetli kişilerin kullanması, yönetmesi dâhilinde insanlığı tehdit edebilecek derecede büyüklükte güvenlik tehditleri oluşturabilir. Kişisel haklara saldırıda bulunabilir, gerçek dışı haberlerle toplumda infiale yol açabilir. Etik sorunlar ortaya çıkarabilir, kullanıcıları asosyalleştirebilir, mahremiyetin ihlaline, insanlar arasında güvenin azalmasına ve sosyal bağların zayıflamasına yol açabilir.

 

Yapay zekâ üzerinden ölümsüzlük arayışında olan bir grup insan konusuna hiç girmiyorum bile. İnsan eliyle üretilmiş böylesine donanımlı bir sistem gün gelir Matrix filminde olduğu gibi insanı yönetir mi bilinmez ama yadsınamaz bir gerçek var ki o da bu teknolojiye bir kural, sınır, düzenleme vs getirilmezse tehlikelerini tahayyül etmek bile çok zor.

 

Yapay zekâ hayatımızın her alanını etkileyen öylesine büyük bir dünya ki, ne desek ne yazsak eksik kalır, gerek içerisinde yaşanan gelişmelere, gerekse konunun uzmanlarından duyduğumuz açıklamalara yetişmek giderek zorlaşıyor.

 

Şu an bizi ilgilendiren kısmı; insani boyutu.

 

Gerçek anlamda duygulara sahip olmayan yapay zekâ, sadece algoritmalar ve veri analizi üzerinden çalışarak insanların duygularını da manipüle edebilmektedir. Sosyal medya uygulamalarıyla birlikte değişen insani duygular bugün yapay zekâ ile yeniden şekillenmeye başlamıştır. Daha korkutucu ise böyle giderse gerçek duyguları yok olmuş insanlarla karşı karşıya kalma durumu gibi görünmektedir.

 

En yakın arkadaşımıza soramadığımız şeyleri yapay zekâ asistanlarına sorabilirken, robot süpürgeler evimizin her koordinatını en az bizim kadar iyi bilebilirken kolumuzdaki akıllı saat her an nabzımızı tansiyonumuzu ölçerken bu kadar endişelenmenin yersiz olmadığını düşünüyorum.

 

En başa döndüğümüzde bir kuşak "Nerede o eski bayramlar..." sözleriyle yaşadıkları hayatı sorgularken bir başka kuşak nerde o eski insanlar sorularına cevap arayacak gibi görünüyor.

 

Yapay zekâ görsel tanıma algoritmalarını kullanarak insanların yüz ifadelerine, ses tonuna bakarak duygularımızı çözümleyebilir, öfkeli, kızgın ya da üzgün olduğumuzu anlayabilir ama daha da ötesine gidemez. Bu kadarını da kendi belleğinde bu bilgileri kullanmak için yapabilir yani tamamen menfi de diyebiliriz.

 

Oysaki en kötü anımızda bir yakınımızın sarılması, yanımızda olması hiçbir sanal uygulamayla kıyas edilemez.

 

Yapay zekâ her anımızda yanımızda olamaz, mutluluğumuzu paylaşamaz, acımızda yanı başımızda bekleyemez. Bize bütün bunları yapabilecek olan yine bizim gibi insani duygulara sahip olan bir başka insandır.

 

O zaman bize düşen her şeyin yapaylaştığı ve sanallaştığı dijital dünyada birbirimize daha çok sahip çıkmak, birliğin beraberliğin kıymetini bilmek…

 

Son olarak bu tür teknolojilerin insanlığa faydalı kısmına odaklanmak, toplum yararına kullanmak en doğru yoldur.

 

Emine Erdemsoy

 

Evelâhir Sayı - 22